Politika Servisi
1 Ekim’deki Meclis açılışı ve ardından gerçekleşen resepsiyonda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bazı “muhalif” partilerin verdiği pozun siyasette yankıları sürüyor. İktidarın ABD ve Trump üzerinden meşruiyet arayışının bir başka yansıması da Meclis açılışında yaşandı. CHP’nin yanı sıra EMEP ve TİP’in katılmadığı açılışta Erdoğan’ın bazı muhalefet partileriyle sıcak ve samimi görüntüler vermesi kamuoyunun büyük tepkisini çekmişti. Meclis’in yeni yasama yılının açılışı dolayısıyla TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş bir resepsiyon vermişti.
Resepsiyonda Erdoğan ile MHP lideri Devlet Bahçeli’nin DEM Parti, İYİ Parti, Yeniden Refah, Saadet Partisi, Hüdapar, Gelecek ve DEVA Parti yöneticileriyle gerçekleştirdiği sohbetler sırasında sıcak görüntüler oluştu. Sohbetler sırasında Erdoğan, yıllar sonra Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’la da yan yana gelmişti.
ERDOĞAN CHP’Yİ FAŞİST İLAN ETTİ
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yasama yılının dünkü ilk grup toplantısında “anayasa” mesajı verdi. Erdoğan, “Türk demokrasisini sivil damgalı yeni anayasa ile taçlandırma irademiz bugün de baki. Şartlar ne olursa olsun bu hedefimizden kopmadık ve kopmayız” diye konuştu. Meclis açılışına katılmayan muhalefet partilerini hedef alan Erdoğan, fotoğraflara verilen tepkilere şu yanıtı verdi: “Siyasi partilerin bir araya gelmesi çok kıymetlidir. Dostane sohbetin eleştirilecek yanı yoktur olamaz. Hiçbirimiz düşman değiliz millete hizmet yolunda farklı kulvarlarda koşturan rakipleriz. CHP ve marjinal yoldaşları Meclis açılışından kaçarak millete hürmetsizlik etmişlerdir. Fotoğrafa verilen tepkiler CHP’nin faşist anlayışının tutumudur.” Ayrıca CHP’yi belediyelere yönelik soruşturmalar üzerinden hedef alan Erdoğan, “Kukla genel başkanla ancak bu kadar oluyor” ifadelerini kullandı.
DEVA VE GELECEK FOTOĞRAFI SAVUNDU
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da Yeni Yol Grup Toplantısı’nda konuştu. Meclis açılışındaki fotoğrafa değinen Babacan, “Şu anda hem iktidar hem de ana muhalefet cenahı Türkiye’nin farklılıklarını, renklerini siyah ve beyaz olarak iki farklı kutba hapsetme peşindeler. Türkiye’de siyaseti kuraklaştırmak istiyorlar. Tek bir kare fotoğrafı, siyaseti iki kutuptan birisine zorlamak için kullanıyorlar” dedi. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da Yeni Yol grup toplantısında konuştu. Davutoğlu da Babacan gibi Meclis açılışını değerlendirdi. Davutoğlu, Erdoğan ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un tüm parti liderlerini özel bir salona davet etmesini “1 Ekim’in bu ruhuna uygundu. Bu davete icabet etmemiz ise insani nezaketimizin ve devlet töremizin gereğiydi. Keşke ana muhalefet partisi de muhalefetini ve tepkisini TBMM’nin açılış oturumuna katılarak gösterseydi” olarak değerlendirdi.
Erdoğan’ın CHP hariç tüm muhalifler parti liderleri ile verdiği kareye ilişkin DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan partisinin grup toplantısında “Bir fotoğraf karesine de çok büyük anlam yüklememek gerekiyor. Meclis zaten müzakere, diyalog üzerinedir” demişti.
CHP’nin Meclis açılışına katılmamasını da eleştiren MHP Lideri Devlet Bahçeli ise “Bu ağır siyaset kusurunun milletimize vereceği hiçbir şey de yoktur. Özgür Bey’in Meclis’teki malum o fotoğraf karesiyle ilgili günlerdir süregelen söz, değerlendirme ve temelsiz eleştirileri esasen içten içe derinleşen bir kıskançlığın, gittikçe ağırlaşan nedamet psikolojisinin alegorik şifresidir. Samimiyetle ifade etmeliyim ki, o fotoğraf Türkiye’nin fotoğrafıdır” diye konuşmuştu.
∗∗∗
MADALYONUN İKİ YÜZÜ
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Meclis açılışındaki fotoğrafa yükledikleri anlam yalnızca CHP’yi yalnızlaştırmak, Trump ve ABD’de aranan “meşruiyeti” içeride sağlamak anlamına gelmiyor. Rejimin tarif ettiği fotoğraf aynı zamanda baskıların daha da arttığı, seçimlerin göstermelik hale geldiği, muhalefetin tamamen etkisiz kılınmak istendiği, cemaatlerin, tarikatların, uyuşturucu ve mafya düzeninin hakim olduğu bir ülkeyi de işaret ediyor.
İçinde halkın olmadığı, ABD ve Trump’ın yer aldığı, Ortadoğu’yu emperyalistler eliyle yeniden dizayn etme çabasının bulunduğu, ülkeyi ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Barrack’ın da belirttiği üzere Osmanlı modeliyle yönetilen, yüzünü tamamen Ortadoğu’ya dönmüş, neo Osmanlıcı, mezhepçi, ümmetçi politikalarla yönetme kaygısı bulunuyor. İktidar, koltukta kalmak adına ülkenin tüm imkanlarını ABD’ye seferber ederken yandaşlar manşetlerinde zafer ve mutluluk havası estirmeye çalışıyor.
Cumhuriyet’in ilerici değerlerinin birer bire budandığı, karma eğitimin bile tartışmaya açıldığı, tarikat ve cemaatlerle protokolün imzalandığı, laik ve bilimsel eğitimin ortadan kaldırıldığı bir rejim fotoğrafı yaratmak isteniyor. Sağlıkta piyasacılaşmanın neden olduğu yeni doğan çetelerinin, özelleştirmelerin, hukuksuz yargılamaların, kayyumların, sesini çıkaranının, itiraz edenin cezaevine atıldığı bir fotoğraf ortaya konmak isteniyor. Ülkeyi Güney Amerika ülkelerine çeviren, mafyanın ve uyuşturucunun kol gezdiği bir suç cehennemine çevirmenin fotoğrafı tarif ediliyor.
∗∗∗
DİĞER YANDA DİRENİŞ VAR
Özetle madalyonun iki yüzünden birinin fotoğrafı mevcut rejim ve onun neden olduğu tüm yıkımlara işaret ediyor. Diğer yanda ortaya çıkan fotoğraf ise ülkenin ezici çoğunluğunu yansıyor. Bu fotoğrafta milyonların rejime karşı ortaklaştırdıkları itirazlar var. Sefalet ücretine karşı hayatta kalmaya çalışan asgari ücretliler, emekliler ve işsizler, sermayenin çarklarına peşkeş çekilen ağacına, suyuna, ormanına, dağına, doğasına sahip çıkanlar var. Ataması yapılmayan öğretmenler, sokak hayvanlarını katledilmesinin önünü açan yasaya karşı sokaklara dökülenler, kayyumlara karşı iradesine sahip çıkanlar var. 19 Mart günü Saraçhane’ye akın eden yurttaşlar, Maltepe’de miting alanını dolduran milyonlar, Saray’ın darbesine karşı iradelerine sahip çıkanlar var. Rejimin saldırıları karşısında da geri adım atmayan gençlik kesimleri, ülkenin tamamına büyük bir cesaret dalgasını yayarken, alanlardan mahallelere, kampüslerden lise bahçelerine taşan direnişler, ülkede tek adama karşı birleşik mücadele zeminlerini yaratanlar, rejime karşı mücadele etme iradesini gösteren toplumun geniş kesimleri var.
Bugün hemen hemen tüm kamuoyu yoklamaları da gösteriyor ki toplumun yüzde 80’ine yakını rejimin hiçbir politikasına destek vermiyor. Ekonomiye, başkanlık rejimine, eğitime, sağlığa, bürokrasiye, yargıya, Diyanet’e, Meclis’e güven her geçen gün düşüyor. AKP 31 Mart seçimlerde olduğu gibi bugün de anketlere göre birinci parti olma özelliğini yitirmiş halde. Yüzde 30’un altına düşen parti, baskıyla ayakta kalmaya çalışırken rejim de meşruiyetini dışarıda arıyor. Bunun için içeride verilen pozlar meşruiyet sağlamanın bir çabası olsa da diğer fotoğrafa yansıyan milyonların direnişi rejimin tüm hayallerini suya düşürüyor.
Tüm devlet imkanlarını kullanarak ellerinden geleni yapsalar da sokağın sesini bastırmayı başaramadılar. Kürsülerden anlatılan pembe yalanlar, “mega proje” diye yutturulmak istenenler, halkın iradesini gasp etme girişimleri, yargı bağımsızlığı ile güçler ayrılığını ortadan kaldırma çabalarının tamamını boşa düşüren şey milyonların başka bir Türkiye özlemiyle bu rejime karşı ortak ve birleşik mücadelesinin duvarına çarptı.