Heterodoks kahkaha

Bu sabah güz güneşinin odaya doluşan ışıklarıyla uyandım. Dışarda Usta’nın şiirindeki ‘delikanlı bir bahar’ yoktu. Dünya birazdan içeri dolacak, bir daha da çıkmak bilmeyecekti. Aziz Nesin’in anılarında ‘dünyaya gözlerimi yangınla açtım’ dediği geldi aklıma. O yangından kurtulmak, nefes alabilmek için içeri dolan dünyadan sokağa kaçtım. Işık gözlerimi aldı. Bir kez daha Usta’yı anarak, “Yaşamak güzel şey be kardeşim!” dedim, heterodoks bir kahkaha patlattım! 

Duyuldu duyulmadı, ama kahkahanın neşesiyle ışıdım, aydınlandım, umutlandım, bir zaman kahkahanın yansısı gelir diye bekledim, fakat kimse hayat dükkanını açmamış mıydı ne, bir ses, bir gülüş gelmeyince aleme bir kahkaha daha yollayarak işime daldım. 

Psikeart Dergisi Kasım-Aralık 2025 tarihli 102. Sayısında ‘Ahlak’ı ağırlıyor. Malum artık ağır konuklarımız var, ağırlıkları kıymetlerince elbette. Gelişlerini dört gözle beklediğimiz, yollarına gül, özlem döktüğümüz, ‘ya bir daha gelmezlerse!’ kahrıyla üzüm üzüm üzüldüğümüz, geldiklerinde de ne yapacağımızı bilemediğimiz için şaşkınlıktan dört döndüğümüz konuklar… 

Ruh çağırma seanslarındaki insanlar gibiyiz, sabırla, tevekkülle bekliyoruz. Sesimizi de çıkarmıyoruz ki gelince çekinip kaçmasınlar! Sırayla gitsek bir alfabeyi dolduracak hatta taşacak kadar çok beklediğimiz konuk var: Adalet, Barış, Çağdaşlık, Dürüstlük, Eşitlik, Hak, Hukuk, İyilik, Kardeşlik, Laiklik, Liyakat, Merhamet, Özgürlük, Vicdan…  

Beklemekle gelmiyorlar, onları ve daha nicelerini, unutturulan, yok sayılan değerleri adlarıyla çağırmak, dönmeleri için çalışmak çabalamak gerekiyor. Sonra hep birlikte ıslık çalacağız neşeyle, heterodoks kahkahalar atacağız keyifle! 

Nereden çıktı Heterodoks Kahkaha? Psikeart’ı okurken Cengiz Güleç Hocanın yazısıyla karşılaştım, soyadı gibi güleç fotoğrafı da yazının üstünde göz kırpıyordu okura: “Anadolu’da yeşeren hümanist ahlak ve yükselen heterodoks kahkaha” başlıklı bir yazıyı kim merak edip de okumaz? Hemen okumaya koyuldum. Okudukça da iyi ki dedim yurdumuz Anadolu, yaşasın dedim hümanist ahlak, daha da yükselsin, gür çıksın, dört bir yanda çınlasın istedim heterodoks kahkaha! 

Bakalım Güleç Hoca ne söyler, ne söylerse güzel güzel güleç güleç söyler: “Anadolu’da heterodoks-ezoterik(batıni) inanç ve ahlakla yaşayan topluluklar, kişisel vicdanlarında coşkulu bir Tanrı sevgisi bulmayı yeterli saymaktadırlar. Bu coşkulu sevgi ile dinleri ve dilleri, etnik kimlikleri ne kadar ayrı olursa olsun, bütün insanlığı kucaklamayı bilen bir hümanizma 13. Yüzyıldan başlayarak bu coğrafyada yeşermiştir.” 

Heterodoks Kahkaha işte yeşeren o duygunun gönülde, yüzde, gözde, dudakta açan çiçeğidir. Bir top çiçeğin patlamasıdır, karanfil sevinci gibi insandan insana yayılması dağılmasıdır. Kahkahalardan cem kurulmasıdır. Görgü Cemine herkesin yüzünde o çiçekle katılmasıdır. Görgü Cemini Gülüşler Cemine çevirmektir. O kahkahayla kanatlanan turnalar gibi semah dönmektir. Onsuz sokağa çıkmamaktır. O, Tanrıyı da güldüren kahkahanın insanı olmaktır, onsuz yaşamın sönük kalacağının bilincine varmaktır. Ezcümle insan, hayvan ve doğa olmaktır, insan-ı kamil mertebesine o kahkahanın yoldaşlığıyla ulaşmaktır.  

Edip Cansever’in “Mendilimde Kan Sesleri” şiirinde “Gülemiyorsun ya, gülmek/bir halk gülüyorsa gülmektir” dediğine benzer bir şeydir heterodoks kahkaha. Ağızdolusu değil yalnızca gönüllerdolusu da gülmektir, çoluk çocuk kadın erkek köylü kentli halkdolusu gülmektir. Cem olmak da gülmek değil midir? Cem neşeyle, sevinçle, aşkla, insan, doğa, hayvan, Tanrı sevgisiyle önce gönüllerde kurulmaz mı, oradan birbirimize, bizden dünyaya, dünyadan kainata yayılmaz mı? 

Türkmen ulusu, şiirimizin kurucusu Yunus Emre’nin bağnazlarca sevilmeyen ilahisinde “Cennet cennet dedikleri” diye başlayıp, “isteyene ver onları/bana seni gerek seni” dediği gibi “ahlak ahlak dedikleri” de ahlakçı buyruklarla olmaz, olduğu görülmemiştir, her konuda her bakımdan ahlaksızlığın hiçbir dönemde bu denli yaygın olmadığı gözönüne alınırsa, heterodoks kahkaha patlatmanın tam yeri, tam zamanı olduğu da anlaşılacaktır!