Bazen bir film veya bir dizi izlerken kendimizi fazla kaptırırız. Ana karakter devamlı olarak verdiği yanlış kararlarla veya açıkça belli olan doğru yolu seçmemekte ısrar ederek bizi adeta çıldırtır. Böyle durumlarda kendimizi ekrana bağırırken bulabiliriz: ‘‘Kaç kere daha aynı hatayı yapman gerekecek?’’ veya ‘‘Kaç kere daha seni kandırmaları gerekecek?’’ ya da ‘‘Ne zaman önüne gelen fırsatları kullanmayı öğreneceksin?’’
‘‘Kendine gel artık, bunu göremiyor olamazsın!’’
Bunları söylemek bizim için kolaydır. Çünkü biz tamamen dışarıdan, tüm olayları objektif bir şekilde izleyen ve tam da bu yüzden ‘‘açıkça doğru olan’’ kararları görebilme yetisine sahip olan seyircileriz.
Aslında kendi hayatımızı da zaman zaman bu şekilde dışarıdan bir göz olarak izleme gücüne sahip olsak her şey çok daha kolay olabilirdi. Bence kimsenin bahsetmediği bir süper güç bu: uçmaktan ya da görünmez olmaktan çok daha cazip.
Düşünsenize, bir kararı içinde olduğunuz ve yaşadığınız tüm olayların birikmiş duygularıyla saniyeler içinde vermek zorunda değilsiniz. Veya bir kavganın içindeyken o anki yükselişle göremediğiniz noktaları görebilirdiniz. Hatta belki de karşı tarafın bakış açısını anlayabilirdiniz. Aynı başınızdan geçen bir olayı birkaç gün sonra tekrar düşündüğünüzde yaşadığınız aydınlanmalar gibi. Ama o aydınlanmaları günler sonra değil doğru zamanda ve doğru yerde yaşadığınızı düşünün.
Böyle bir şey maalesef mümkün değil. Ama bir psikoloji öğrencisi olarak son zamanlarda çok beğendiğim bir motivasyon cümlesi var:
‘‘Hayatınız bir film olsaydı izleyiciler şu an ekrana ne yapmanız için bağırıyor olurdu?’’
Bu cümleyi her duyduğumda sanki hayatın süratle giden o halinden ufak bir mola alıyorum. Anın içindeyken fark etmediğim her şeyi bir an durup düşünüyorum. Son zamanlarda yaşadığım her şeyi. Ve gerçekten soruyorum: seyirciler ne için bağırıyor olurdu? Hangi döngüyü kırmam için yalvarırlardı? Gözümün önündeki neyi görmemi isterlerdi? Veya hayatımdan kimi çıkarmamı? Neye tekrardan başlamamı veya neyi bırakmamı?
Yaşarken duygulara, olaylara kapılıp göz ardı ettiğim şeyleri görmek bana iyi geliyor. Sanki gerçekten bir filmdeymişim de seyircilerime bir sorumluluğum varmış gibi hissediyorum.
Aslında çok da yanlış bir his değil.
Hayatımız bir film ve seyirci de biziz. Hem de biz bu filmi sadece izleyen değil, hisseden, yaşayan seyircileriz. Yani evet, kendimize karşı bir sorumluluğumuz var. İşte tam da bu nedenle o akıştan çıkıp bazen okul için, iş için ne en doğrusu; ailem, arkadaşlarım için ne en doğrusu demek yerine kendim için en doğrusu ne diye sormak gerekiyor.
Bu nedenle soruyu biraz değiştirerek size yöneltmek istiyorum: Siz hayatınızı izliyor olsaydınız kendinize ne yapmanız için bağırıyor olurdunuz?
Hayatınız bir film olsaydı izleyiciler şu an erkana ne yapmanız için bağırıyor olurdu? was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.