Hayatın yıpratıcılığı

Bazen sizde de böyle bir hissiyat olşuyor mu. Evet büyüyoruz, büyüdükçe hayata dair deneyimler kazanıyoruz, iyi ya da kötü anılar biriktiriyoruz. Bunlar kulağa hoş geliyor. Peki ya hiç yıllar içinde aşınıp aşınmadığımızı düşündünüz mü? Her gün biraz daha bedenimizin ve zihnimizin yıprandığını hissediyorum, tıpkı yıllardır aynı yerde duran, artık çürümeye yüz tutmuş salıncaklar gibi.

Bugün babaannemlere gittim. Dedemin yıllar önce yaptığı salıncakları gördüm. Kuzenlerimle sallanırken hangimiz daha yükseğe ulaşacak diye yarışırdık. Bir gün kırmızı boyaları çok soldu diye onları boyamaya karar vermiştik. Birini yeşile, birini maviye boyamıştık. O anın üzerinden neredeyse on yıl geçti ve ben şimdi salıncakların karşısındaki bankta oturmuş onlara bakıyorum. Bu anı neden hatırladım bilmiyorum. Boyalar yer yer soyulmuş. Altındaki solgun kırmızı görünüyor. Zincirler paslanmış, soyulmuş, sallandığında eskisi gibi gürültüsüz değil.

Salıncakların bu gözle görülür yıpranmışlığı bana kendimi düşündürüyor: acaba bende mi böyle yıprandım? Bilmiyorum, çok aptalca küçükken büyümeyi çok istiyordum ama meğer bu iş çok yorucu ve yıpratıcıymış.

Yine de hala umudum var. Belki de hayat böyledir. Belki de yıprana yıprana en sonunda bu hayatta olabileceğimiz en iyi versiyona dönüşürüz. Tıpkı çirkin ördek yavrusu masalında olduğu gibi aslında. Onun da asıl benliğini bulması için önce ruhen yıpranıp yaralar alması gerekiyordu. En sonunda ise gerçek güzelliği ortaya çıkıyordu.

Hayatın yıpratıcılığı was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.