Günümüz dünyasında bilgi kirliliği oldukça sık görülen bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple birçok yanlış argüman toplum tarafından onaylanıp kabul görmektedir. Yaşanılan bu durumun düzeltilmesi için doğru bilgi kaynağı büyük önem taşımaktadır. Fakat edindiğimiz bilgilere duyduğumuz güven, bağlılık derecesine dönüşmemelidir. İnsan çoğu zaman okuyarak ve araştırarak bilgi sahibi olduğuna inanır. Sokrates’in Savunması kitabındaki alıntıyı baz alarak söyleyebiliriz ki, bir şeyi bildiğini sanmak bilgiyi körleştirebilir.
Bu düşünce ilk bakışta soru işareti bıraksa da durum şöyle açıklanabilir: İnsan, gizemi hâlâ çözülememiş bir dünyada yaşamaktadır. Doğru sayılan her bilginin üzerine yenisi eklenebilir veya bilgiler tamamen geçersiz hale gelebilir. Bu durum bize şunu kanıtlar: Hiçbir insan tam anlamıyla bilgili olamaz. İnsan, yaşadığı sürece hayatın öğrencisidir. Evren sonsuz bir bilgi yuvası; insan ise bu sonsuzluğun içinde yerini bulmaya çalışan, her zaman öğrenmeye devam eden bir yapıdır. Bunu bilmek kişiye farklılık katar.
Bir şeyi bilmek ya da bilgi sahibi olduğunu düşünmek her zaman olumlu sonuçlar doğurmaz; bazen olumsuz sonuçlara da sebep olabilir. Örneğin, kişi bir konuda bilgi sahibi olsa bile o bilginin önemini kavrayamayabilir, mütevazılık duygusu azalabilir ve benzeri durumlar ortaya çıkabilir.
“Bilginin kıymeti var mıdır?” sorusuna gelirsek; yine Sokrates’in Savunması kitabında geçen “Bilgeliği olanlar, bildikleri şeylerin kıymeti olmadığını bilenlerdir.” cümlesine gönderme yapabiliriz. Kişi bazen bilgi sahibi olsa bile bunu hayatına yansıtamaz. Bu da bilgeliği eksiltir. Çünkü uygulanamayan bilgi, zihinde boş duran işlevsiz bir araç gibidir.
Öte yandan çevremizdeki insanlara bilgimizle fayda sağlamak ve onları aydınlatmak zordur. Çünkü kişi istemedikçe söylenen her söz, havada kaybolan toz taneleri gibidir. Bu demek değildir ki insan öğrenmesin, araştırmasın, paylaşmasın. Burada esas önemli olan farkındalıktır: İnsanların ve hayatın gerçekliğini kabul ederek ona göre davranmak. Bu sebeple gerçekliği ararken o yolda kaybolmamak adına insan, nerede ve kime konuşacağını bilmelidir. Kendi değeri ile değersizliği arasında doğru bir ruhsal denge kurabilmelidir. Yani insan hem değerli olduğunu hem de aynı zamanda değersiz olabileceğini idrak edebilmelidir. Ve kişi, bilgisini herkesle değil; tıpkı kendisi gibi bu hayatta öğrenci olduğunu fark eden insanlarla paylaşmalıdır. Çünkü bilgi, ancak onu anlamaya hazır olan zihinlerde karşılığını bulur.
Hayat Boyu Öğrenci Olmak was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.