Hâkim ve mübaşirden kadın avukata "Böyle oturmayın" müdahalesi

İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen duruşma esnasında hakim ve mübaşir tarafından salonda bulunan avukat Esra Nur Çakmakçı’nın oturma şekline sözlü müdahale edildi. 

Esra Nur Çakmakçı, “Hakim, ‘Avukat hanım, böyle oturmayın, ayıp’ dedi. Aynı gün hem Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na hem de mübaşir açısından İstanbul Adalet Komisyonu’na ayrı ayrı şikâyette bulundum. Bu olaydan çıkarılması gereken çok önemli sonuçlar var. Avukatların adliyelerde zaten yoğun iş yükü, uzun bekleme süreleri ve yapısal sorunlarla mücadele ettiği bir ortamda; bir avukatın oturuşu, kıyafeti, duruşu üzerinden yargılanması kabul edilemez. Bizler adalet aradığımız bir salonda, yargının kurucu unsurlarından biri olan avukatlar olarak bu muameleyi görmek zorunda değiliz. Bir mübaşirin, haddi olmadığı halde bir kadın avukata ‘sen’ diliyle, yargılayıcı bir üslupla müdahale etmesi; hakimin de buna göz yumması ve hak vermesi asla kabul edilebilir bir durum değildir” dedi.

Konuya ilişkin ANKA Haber Ajansı’na konuşan Çakmakçı, olayı şöyle anlattı:

“20 Kasım Perşembe günü, İstanbul Çağlayan Adliyesi 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki duruşmama katılmak üzere adliyedeydim. Duruşma saatim 12.10 olmasına rağmen erken geldim. Ancak duruşmaların yaklaşık bir saat geriden ilerlediğini görünce duruşmanın sarkacağını anladım ve beklemeye başladım. Duruşmama birkaç duruşma kala, salonun kapısında ‘Duruşmaları izlemeye taraflar haricinde girilmemesi rica olunur’ şeklinde hukuki dayanaktan yoksun bir yazı olmasına rağmen, bir avukat olarak içeri girip duruşmaları izlemek istedim. Bu konuda herhangi bir müdahale olmadı; zira sıradaki duruşmanın benimki olduğu biliniyordu.

Yaklaşık yarım saat boyunca içeride, yanımda davacı vekili de olmak üzere, bacak bacak üstüne atmış bir şekilde oturdum. Bu süre boyunca hiçbir sorun yaşanmadı. Ancak bir önceki duruşma bittiğinde, benim duruşmam başlamadan hemen önce mahkeme mübaşiri yanıma gelerek ‘Bacak bacak üstüne atmayın, hakim bey kızıyor’ şeklinde uyarıda bulundu. Bir an ne olduğunu anlayamadım ve ‘Nasıl yani?’ diye sorduğumda mübaşir uzaklaşıp hâkime dönerek ‘Hâlâ böyle oturuyor hakim bey’ diyerek beni ikinci kez adeta şikâyet etti.

O an gerçekten neye uğradığımı şaşırdım. Mübaşire, istediğim gibi oturabileceğimi, bunun kimseyi rahatsız etmediğini ve böyle rahat ettiğimi söyledim. Bunu söylemek istemezdim ama üstelik etek boyum bileğime kadar uzundu; herhangi bir uygunsuzluk iddiası dahi söz konusu olamazdı.

Ben olayın ardından hakimin müdahale edeceğini, bu uygunsuz durumu sonlandıracağını düşündüm. Zira hakim, yargılamayı yürüttüğü gibi mahkeme salonunun güvenliğinden ve düzeninden de sorumludur. Ancak hakim, mübaşire hak verir şekilde konuşarak ‘Avukat hanım, siz de böyle oturmayın, ayıp’ dedi.

Bunun üzerine kendisine, bu şekilde oturduğumu ve böyle oturmaya devam edeceğimi, duruşmaların zaten çok uzadığını ve bir buçuk saattir beklediğimi, yargılamaya devam edilmesini istediğimi belirttim. Bunun ardından hakim, ‘Öyle mi, emredersin? Duruşmaya 15 dakika ara veriyorum’ dedi. Meslektaşımla birbirimize şaşkınlıkla baktık. Ardından, itiraz eder gibi olduğumuz anda hakim bu kez ‘Yok, vazgeçtim. Bir saat ara veriyorum, yemek yiyeceğim’ diyerek cübbesini çıkarıp salonu terk etti.

Biz de davacı vekiliyle birlikte dışarı çıktık ve hemen o an yaşananları tutanak altına aldık. Olayın stresi ve şaşkınlığı içinde hazırladığım tutanağı meslektaşım da imzalayarak destek oldu.

“BİR AVUKATIN OTURUŞU, KIYAFETİ, DURUŞU ÜZERİNDEN YARGILANMASI KABUL EDİLEMEZ”

Aynı gün hem Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na hem de mübaşir açısından İstanbul Adalet Komisyonu’na ayrı ayrı şikâyette bulundum.

Bu olaydan çıkarılması gereken çok önemli sonuçlar var. Avukatların adliyelerde zaten yoğun iş yükü, uzun bekleme süreleri ve yapısal sorunlarla mücadele ettiği bir ortamda; bir avukatın oturuşu, kıyafeti, duruşu üzerinden yargılanması kabul edilemez. Bizler adalet aradığımız bir salonda, yargının kurucu unsurlarından biri olan avukatlar olarak bu muameleyi görmek zorunda değiliz. Bir mübaşirin, haddi olmadığı halde bir kadın avukata “sen” diliyle, yargılayıcı bir üslupla müdahale etmesi; hakimin de buna göz yumması ve hak vermesi asla kabul edilebilir bir durum değildir.

“SÜRECİN SONUNA KADAR TAKİPÇİSİ OLACAĞIM”

Bu olay ilk değil, son da olmayacaktır. Ancak ben, müvekkillerimin hakkını nasıl savunuyorsam, kendi hakkım yenildiğinde de aynı kararlılıkla kendimi savunmak zorundayım. Benimle benzer durumları yaşayan meslektaşlarımın hakkını savunmak da mesleki sorumluluğumdur.

Bu nedenle şikâyetlerimi yaptım. İstanbul Barosu, diğer barolar ve özellikle genç meslektaşlarımdan gelen destek çok kıymetli. Hepsine teşekkür ediyorum. Sürecin sonuna kadar takipçisi olacağım.”