Hafif eğik mi duruyorum, en kambur benim!

ve elbette ki mektubumu, “kimsenin hayatına lüzumundan fazla girmeyen biri olarak, muhatabınız kalmak üzerine yazdığım son mektup bu olacaktır. sağlığınızı temenni ederim. muhabbetle…” diye bitireceğim! ah tabii ya, daha ne yazabileceğim ki sanki- umut canlılığını nasıl bu denli koruyabiliyor ki? kendimi kendi gözümde aklayabilmek için kapılarının pervazlarına kadar gittiğim o hastalık taşıyan evlere varan, o karanlık sokaklar ürkütürdü hep içimi. kendimi kendi gözümde aklayabilmek için duyup okuyup da şöyle bir tarttıklarımı görmezden geliyormuş gibi, çamurlu kaldırımdaki paltosuna gömülmüş bedenlere de bakamazdım. ilk kez birini affettiğimi sandığımda ne de gamsız hissetmiştim oysa!

“sayıyorum! 3…2…1…hadi!” suyun altına giriyoruz hışımla. nefesini benden uzun süre tutacağı iddiasında haklı çıkmakta oldukça kararlı olmalı ki sımsıkı kapattığı gözleri ve şişirdiği yanakları ile hırsını sergilemekten geri durmuyor.. işte biraz da tüm bunlar yüzünden kollarını açıp yalnızca bekleyen çocuk için hiç mi hiç üzülmeyeceğim! dünden kalan hayranlığımı bir yerlerden bulacak, üzerime geçirecek, aynaya bakmaksızın yakıştığını bilerek sığındıklarımı gözlerime taşıracak ve yine sana gelebileceğim. kıkırtılarını umarsızca savururken ne denli güzel olduğunu söylemiş miydim? sen geçmişe dair sevebileceğim her şeysin..

limonlu kek’in en güzel yanlarından ilki; içindeki limon ve portakal kabuklarının rendeden geçmesi neticesinde ortaya çıkmış o beyhude kokularını, kekin kendisini yerken duyumsamanızdır. bir diğer özel bulduğum yanı ise sosudur ki, onun içinde de limonun suyu bulunmaktadır. kek yemeye yahut yapmaya dair herhangi ayrımcı bir tutumun bulunmamasına karşın, limonlu kek yapmanın hayatımda yer edinen ritüelleşmiş yanını anlamlı bulma tarafında kendimi sık sık yakalarım.

yazdıklarımın demini almasını beklerken unutmaktan da sıkıldım anlıyor musunuz? umut diyordum, canlılığını bu denli nasıl koruyabiliyor sahi?

Hafif eğik mi duruyorum, en kambur benim! was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.