“İnsan müsveddesi” deyimini ne zaman işitsem hep merak ederim, insanın temize çekilmişi var mı? Müsveddesinden söz edildiğine göre mutlaka olmalı. Fakat sokaklarda boşuna aramayın, böyle birine ancak belki bir galeride, belki de bir müzede rastlayabilirsiniz. Plinius’un aktardığına göre M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış ressam Zeuksis, tanrıça Afrodit’in resmini yapmak için kasabanın en güzel kadınlarını toplar, onların en güzel niteliklerini tek tek bir araya getirir ve tanrıçayı ancak bu şekilde resmeder. Zira ideal güzelliği hiçbir beden temsil edemez; ideal olan, parçalar halinde bedenler arasında dağılmıştır. İdeal olana ancak temize çekme yöntemiyle ulaşılabilir, bir soyutlamadır. İnsan, temize çeken aklın soyut bir ürünüdür, ancak zihinlerde var olabilir. Sokaktaki insan olup bitmiş, tamamen insani niteliklerle donatılmış bir varlık değildir, yaşadığı sürece havada durmadan kendine dair eskizler çizen, silindikçe yeniden çizen, gelip geçici bir karalamadır. Kısaca, her insan yaşadığı sürece bir insan müsveddesi olarak kalır. Kavramsal bir soyutlama olarak insan kendini hayvani olandan ayırabilir, fakat insan hayvani olana yapışıktır; eskizleri, havadaki bir anlık ışık parlaması gibi kimi zaman insan suretine bürünse de çoğu zaman hayvani olandan ayırt edilemez.
Tanrı insanı, bütün yaradılış modelleri tükendiğinde yaratmıştır. İnsanın kendine has bir yüzü yoktur, yüzünü hayvani ya da ilahi yönde kendi iradesiyle şekillendirebilir. Rönesans insanı Pico della Mirandola’nın bu hümanist argümanı, insanı göksel ve yersel, hayvani ve insani doğa arasında havada asılı tutan ironik bir sistemdir. İnsan bir sarkaç gibi salındıkça sureti süfli olan ile ulvi olan arasında sürekli değişir. İnsanın ne bir modeli ne de bir özü vardır, yer ile gök arasında ördüğü anlam ağlarında asılı kalmıştır, anlam ağları koptuğunda kendini yeryüzünde bulabilir. Ne tür bir biçime bürüneceği belirsizdir. Ve bu durum çok rahatsız edicidir. Belki de en tekinsiz olan bizzat insanın kendisidir. İnsana dair olan şeyler hep ev ile ilişkilendirilmiş, onu doğadan ayıran personası evde üretilmiştir. Fakat Jung’un gölge dediği ve onu doğaya, hayvani olana bağlayan bir de karanlıkta kalan kısmı vardır. Tekinsiz deneyim, persona ile gölge karşılaştığında gerçekleşir. İnsan, kendi gölgesiyle her karşılaştığında canavarla karşılaşmış gibi olur. Korkar, korktukça anlam ağlarını daha da yükseğe örer. Yeryüzü karanlığın, gökler ise ilahi ışığın yeridir. Amacı, gölgenin olmadığı ilahi ışık bölgesine ulaşmak ve ışık içinde erimektir. Ölen bir kişinin ardından söylenen “ışıklar içinde uyusun” temennisi karanlık, dolayısıyla yeryüzü korkusunun göstergesidir.
Herkes bilir, ışıkta uyumak zordur. Birinin ışıkları söndürmesi gerekir. Fakat ışıklar açık kalmalı! Uykuya dalarsa şayet, düşlerinde gölgesiyle, canavarla karşılaşabilir ve yeniden hayvani tarafını hatırlayabilir. İnsan, insan kalabilmek için asla uyumaması gereken bir varlıktır. Zira “aklın uykusu canavarlar üretir” (Francisco Goya). Rasyonel bir varlıktır, ancak akıl yoluyla insan olabilir. Düşlerinde onu sık sık ziyaret eden hayvanla asla karşılaşmak istemese de yine de içinde bir yerlerde yatan bir hayvanın varlığını sürekli hissedecektir. Hislerine güvenmemeyi öğrenmiştir; içgüdüler, itkiler, onu o çok korktuğu hayvana götürebilir. Hayvan ve insan, tıpkı matruşka bebekleri gibi iç içe geçmiştir. “Ne zaman bir hayvana dikkatlice baksanız, içinde bir insan olduğunu ve sizinle dalga geçtiği hissine kapılırsınız. (Canetti, Hayvanlar Üzerine, Sel).
Hayvanın içindeki insan, elbette insanla dalgasını geçecektir. Katliamların insan tarafından gerçekleştirildiğini, sonra da suçun hayvanın üzerine atıldığını bilir, yüzündeki müstehzi ifade ondan. Spinoza’ya atfen Ulus Baker’in söylediği gibi, “Doğa uluslar, milletler, kabileler yaratmaz, yalnızca bireyler yaratır.” Katliamlar, hepsi birer soyutlama ürünü olan ulusların, milletlerin, kabilelerin eseridir. Aklınıza çok güvenmeyin, aklın uykusu hayal mahsulü canavarlar üretebilir, fakat katliamlar araçsal aklın marifetleridir. Nazi Almanya’sındaki, Gazze’deki katliamları gerçekleştirenler canavarlar değil, rasyonel varlıklardır. Gölgeleriniz masumdur. Suçlu arıyorsanız, personalarınıza bakın.