Göçmen Kalem
Göçmen Kalem’de Yaşar Seyman göçer ruhunun kanatlarında kıta kıta, ülke ülke, şehir şehir dolaşıyor, yeni coğrafyalara, kıtalara, iklimlere konup göçüyor. Bizlere de rahat koltuklarımızda onun kaleminden dökülen kelimelerin rehberliğinde ve aracılığında eşlik etmek düşüyor kendisine.
Onunla savruluyoruz, Afrika’dan Amerika’ya, Avrupa’ya, Roma’dan Floransa’ya, New York’tan, Nagazaki’ye.
Bu duraklarda onunla yeni kadınlar tanıyoruz. Onun her şehirde gönül defterine not düştüğü kadınları var. Bunların kimi bizim yeni umutlar peşinde yollara düşmüş gurbetçilerimiz, kimi kendi zor coğrafyalarında kadın olmanın bilinci ile yaşayan, sadece kendi ülkelerinin kadınlarının kaderinde değil tüm dünya kadınlarına ayak izleri ile yeni ufuklara yol açan devrimci kadınlar.
Özellikle Avrupa’da olmak üzere dünyanın her kıtasına yerleşmiş yerel olanakları da kullanarak yetenekleriyle çiçek açmış kadınlarımız var.
Metz de eşi için şiirle dolu bir gece düzenleyene Canan Arslan,
Köln’de Tuncelili Selver’in “ Her başarılı erkeğin ardında bir kadın vardır. Her başarılı kadının önündeki engel erkeği biliyorum. Sizi engelleyen erkek kim?” diye haykıran bize dayatılan ezberleri bozan sözleri.
Bremen’in İndira Gandi’si Bedriye Çepişçi’nin cesur yüreği, eşinden ve çocuğundan ayrı geçen uzun yıllardan sonra kurduğu hayat bir erkeğin değil, kendi cesaretinin ürünü olduğunu vurgulayan bilinci. O “Ben aleviyim. Bizde kadın erkek eşitliği var. Beni o buraya getirmedi, birlikte geldik sözleri. Yıllarca süren eş ve evlat özlemi içinde tüm ailesinin kaderini değiştiren kocaman yüreği,
Alman Yeşiller Partisi Milletvekili Mürvet Öztürk’ün siyasi başarılarını Almanya Alevi Kadınları Birliği Başkanlığı göreviyle birlikte sürdürme kararlılığı,
Belçika’da Emirdağlı Milletvekili Fatma Pehlivan,
Bu örnek kadınlar i atalarından aldıkları göçmen ruhun çağrısı ile dünyaya yayılmış, yeni hayatlar kurmuş cesur yürekler kahraman yol göstericiler,
Kitapta Türk olmayan ama Türk kültürü ile yerel kültürleri arasında köprü kurarak kültürel kardeşliğe hizmet eden kadınlar var.
Hacı Bektaşi Veli Yardımlaşma ve Kültür Derneğinin yönetim kurulunda bulunmuş Monika Öztürk kültürler arası etkileşimi güçlendirmek için düzenlediği müzik ve şiir buluşmaları,
Türkiye’ye yerleşmiş Yunanlı Vasiliki Papageorgious’nun Türk müziğinin anlamlı tınılarını Yunan Rebetikosu ile birleştirerek kültürler arası kardeşliğin müzikle katkı sunması
Bu resmin içinde tabii ki erkek kahramanlar da yok değil.
60’lı yıllarda Almanya’ya göç eden Türklerden, sonraki kuşağın sanatta edebiyatta yarattıklarının en güzel örneklerinden Necati Şahin’in Arkadaş Tiyatrosu,
Ölüm oruçlarından çıkıp yaşamını yeniden inşa eden yazar Akın Olgun ve O’nun
direniş günlerinden benliğinde kalan kapalı kapılar ardında bulunamama fobisinden filizlenen Adları Saklı kitabı,
Berlin duvarı dibinde bir toprak parçasını çevirip oraya bir gecekondu kurma cesaretini gösterecek olan tabii ki sadece Yozgatlı bir Türk olabilir. O Türkün adı Osman Kalın.
Berlin duvarı ile birlikte dünyada da tabular yıkılırken o, bahçesini genişleten Anadolu aklıyla hiçbir otoritenin yerinden oynatamadığı figür.
Kitapta Yaşar Seyman’ın 2007–2011 tarihleri arasında Türk-İş adına katıldığı Uluslararası toplantılarda bizimle tanıştırdığı önder, devrimci, fark yaratan kadınlar da yer alıyor.
Hindistan’da baharat kokulu ülkenin İtalyan asıllı gelini Sonia Gandhi.
ITUC’un kadın başkanı Sharon Burrow’uh güçlü kişiliği sendikacılığı anneliği,
ICFTU kadın komitesi başkana Anna Spencer ‘in dünya kadınlarının sorunlarını kürsüde mizahla harmanlayan sesi,
Vancouver’de 22.06.2010 da yapılan II. Dünya Kongresinin “ITUC kadına karşı şiddete hayır diyor”’ sloganı. Sanki bu slogan o yıllardan bugünün Türkiye’sinde yaşanacak ve giderek artan kadın cinayetlerine o günlerden erken bir itiraz gibi.
Yine aynı toplantıda Yunanlı sendikacı Zoe Lanara-Tzoutze. Türkiye’de doğup büyüyen İstanbul üniversitesi mezunu Zoe her ne kadar Türkiye’den ayrılmış olsa da evinde halen Müzeyyen Senar, Zeki Müren, Sabahat Akkiraz, Belkis Akkale dinler. Aziz Nesin Orhan Pamuk, Yaşar Kemal okuyan bir kültür köprüsü.
Vancouver toplantısının kapanışında Türk ve Yunan sendikacıları birlik ve dayanışma mesajları içeren bildiriler sunar ve bu bildiriyi Zoe Lanara-Tzoutze sesinden duyarız.
Nagazaki’de yapılan 3. Dünya Kadın Kongresinde atom bombası ile yok olan Hiroşima’nın ayağa kalkış mucizesini görürüz. Bu kongrede Bernadette Segal ETUC un ilk kadın genel sekreteri olur.
Bizler dünya sendikacılığına yön veren güçlü kadınları tanırken Yaşar Seyman da Türkiye’yi temsilen bu toplantılarda bizim kahramanımız olarak bulunur.
Kanada’nın başkenti Ottawa’da yapılan ICFTU 5. Dünya Kadınlar Kurultayının üçüncü gecesi farklı ülkelerden gelen kadınlar kendi yerel müzik ve danslarını sergileyeceklerdir. Bu gecenin bilgisi Türkiye delegasyona önceden verilmemiştir. Programda Türkiye’nin tanıtımına ilişkin bir hazırlık yoktur. Ancak Yaşar Seyman ısrarla gecede kendisini anons ettirir. Hintli delegasyonun ellerindeki bir fuları alıp sahneye çıkar ve “bu gala taşlı gala” ile “Diyarbakır şad akar” türkülerini söyler. Coşku ile söylenen türküler hem o geceye damgasını vurur hem de kurultay boyunca dikkatlerin Yaşar Seyman üzerinden Türkiye’ye yönelmesini sağlar.
Bu anekdot bize onun medeni cesaretini, anlık kararlar alabilme, kadın duyarlılığı ile o anda neyin doğru olacağını hissetme ve harekete geçme yetisini de gösterir. O her toplantıda ülkesini en iyi şekilde temsil etme becerisine sahiptir.
Atina’da yapılan UNİ kongresinde Avrupa’nın yedi başarılı kadın sendikacısından bir seçilir.
22 Eylül 2007’de de ITUC genel konseyi üyeliğine seçilir.
Avurupa’da sonbaharı anlatırken doğadaki renk cümbüşünü aşk yangınına benzetir. Doğa yangındadır, bu çılgın renkler iç hesaplaşmanın da tetikleyicisidir.
Hesaplaşma demişken sevgiliyle hesaplaşmasını öte dünyaya bırakan Erzincanlı kadının sözleri tam da bu duyguya denk düşer.
“Ela gözlerine kurban olduğum
Ahrette İstanbul yok ki kaçasın”
Bu toplantılarda alınan kararlar, bizi dünyadaki emek hareketine katacakları ve kadınlar konusunda alınan kararların hayata geçirilmesi halinde, kadın emeğinin gerçek değerini bulacağı, kadınların bu kararlarla kazanımlarının kadının hayattaki rolünün etkinleşmesi ile daha iyi bir dünya yaratmaya katkısı olacağı konusunda umutlandırır.
Bu kitapta tek bir kahraman yok. Kendi hayatının kahramanlık hikayesini yazan bir kadının kaleminden pek çok şehir, o şehirlere başka ülkelerden gelmiş konmuş kadınlar, erkekler, uluslararası toplantılarda sınır tanımayan, dünya barışına, işçi emeğinin değerini bulmasına, kadınların eşitlik mücadelesine hayatlarını adamış kadınlar var.
Kitap bu şehirleri, kadınları erkekleri tek tek mercek altına alırken Yaşar Seyman en keskin acıları bile acı vermeden, umutla anlatan kalemi ile bizlerin de geleceğe dair umutlarını yeşertiyor.
Kitabın tamamı kimi insanların bu dünyada yaratılmış yapay sınırları, kültürler arası farklılıkları, insanlar arasındaki ayrımları yok etmek için, bireysel ve örgütsel çabalarını, başarı öykülerini anlatıyor. Bu bilinç ve çabanın insanlığın geleceğinin ayrışmakta değil farklılıklarımızı bir araya getirerek yaratacağımız barışçıl dünyanın en sağlam ip uçlarını veriyor.
Kültürler arası etkileşim çabaları sanatın birleştirici etkisin de arkasına alarak bütünleşme umudumuza güç veriyor.
Konferanslarda sunulan birlik mesajları insanlık ailesinin umuduna dönüşüyor.
Kendi acılarından aldıkları dersleri ilaç eyleyip, başkalarının acılarına melhem olmaya adanmış hayatlar süren her bir Can’a insanlık adına minnet ve şükran borçluyuz.
Aşk ile….
Türkan Kınay
GÖÇMEN KALEM was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.