Gizli kalanların hikâyesi

Emrah KOLUKISA

“Hikâye insanda gizli değil, insan hikâyede gizlidir.” Sinemamızın üretken isimlerinden Pelin Esmer ilk gösterimini Rotterdam Film Festivali’nde yapan son filmi “O da Bir Şey mi?”yi anlatırken Keykavus’un kendisini çok etkileyen bu deyişinden dem vuruyor.

Hikâye anlatma üzerine bir film olarak da nitelendirebileceğimiz “O da Bir Şey mi?” ünlü bir sinemacı ile taşrada yaşayan genç bir kızın gizemli ilişkisini beyazperdeye taşıyor. Yönetmen Pelin Esmer ve filmin başrol oyuncularından Merve Asya Özgür ile BirGün TV stüdyosunda keyifli bir sohbet yaptık.

Filmin çıkış noktalarından biri filmde de izlediğimiz bir sahne değil mi?

Pelin Esmer: Tabii birçok şey birikiyor zaman içinde, yazıp çizdiğim, gördüklerim, yaşadıklarım… Filmde de yer alan o sahne, yani perde gerisinden uzanan kol sahnesi, benim Estonya’da başımdan geçen bir andı. Orada bir film festivalinde jüri üyesi olarak bulunuyordum ve bir akşam çok yorulduğum için bir bara girdim, tamamen tesadüfen. İçeride “U” biçimli bir bar vardı ve herkes orada oturup sohbet ediyordu. Barda iri yarı bir barmen duruyordu ve arkasında da perdeyle örtülmüş bir servis penceresi vardı. Arada bir oradan bir kol uzanıp boş bira bardaklarını topluyor ya da bir şeyler uzatıyordu. O görüntü çok takıldı aklıma. Saatlerce sürdü bu ve perde hep kapalı olduğu için hiç görmedim kim olduğunu. Unutmuyorum kırmızı kazaklı bir kadın eliydi ve çok etkilenmiştim. Bir şeylerin kağıda dökülmesine bu sebep oldu ve iş resmiyete döküldü diyebilirim.

Esmer ile nasıl kesişti yollarınız?

Merve Asya Özgür: Filme dahil olma sürecim stresli ve heyecanlıydı. Okulun WhatsApp grubuna bir mesaj geldi ve deneme çekimi yolladım. Esmer, çok sevdiğim bir yönetmen ama o tanıtım videosunda onun aklını çelmek için ne anlatabilirim diye çok kafa yordum. Umutlu bir şekilde yolladım o tanıtım videosunu, bekledim, mailime baktım hep, sanki bir haber gelecekmiş gibi. Hiç unutmuyorum evde elektrik süpürgesiyle temizlik yaparken şöyle bir hayal kurdum; Pelin hanım beni seçmiş rol için ama ben o sırada trajik bir kazada ölmüşüm ve film çekilememiş… Filmde de var ya bu, kurmacayla intikam almak gibi  bir şey. Ben de Pelin hocayı cezalandırıyorum, ama onu değil kendimi öldürüyorum.

Kamera deneyimi olmayan bir oyuncuya önemli bir rolü emanet etmek riskli değil mi?

P.E.: Ben özellikle ilk deneyimi olmasını tercih ettim bu rolü oynayacak oyuncunun. Yaşı tam olarak beni ilgilendirmiyor ama hayatının başlarında bir genç kadın olmasını istiyordum Aliye karakterinin. Bir de zaten karakter görünmeden var olmaya çalışan, gizli saklı duran, kendini göstermeyen, daha çok anlatmayı seven bir karakter de olduğu için bence çok uydu Merve. Seyircinin aşina olmaması gereken bir yüz olmasını istiyordum, hakikaten Söke’de, hiçbirimizin bilemeyeceği bir karakter bu. Üstelik Merve’nin yüzü tam da hayal ettiğim karakterin yüzüne benziyordu, çok yakındı.

Filmde önemli yer tutan mekânları nasıl değerlendirirsin?

P.E.: Aslında mekan bakarken hem küçük bir kasaba hem de yakınında bir antik bölge arıyordum. Aslında bir karakter arıyordum, yani Aliye’nin büyük büyük anneanneleri gibi diyeyim, çünkü bu hikaye anlatma meselesi binlerce yıldır var. Felsefe de aslında böyle başlamış. Buradan acaba kimler gelmiş geçmiş diye araştırırken Milet’te Aspasia karşıma çıktı. Çok büyük bir şans eseri tabii… Aspasia kimilerine göre Socrates’in hocası, kimilerine göre bir hayat kadını, kimilerine göre bir esir… Yani hikâyesi çokça ve farklı şekillerde kurgulanmış ama bugün Milet’te Aspasia’ya dair hiçbir şey göremiyorsunuz. Dolayısıyla Aliye’ye çok benzettim onun o çok farklı hikâyelerini. 

Söyleşinin tamamını BirGün TV’nin YouTube kanalında izleyebilirsiniz.