Doç.Dr. Savaş KARABULUT*
Gebze Mevlana Mahallesi’nde yaşanan göçme olayı ile ilgili bilimsel bir açıklamanın yapılması gerektiğinden bahisle; vukuu bulan olayın nedenleri, nasıl tespit edileceği, öncesinde çözümün mümkün olup olmadığı ve çözüm önerileri kapsamında bir bilgilendirme yazısının gerekliliği ortaya çıkmıştır. Halkın bilimsel verilerle objektif, tarafsız ve bilimsel bir bilgiyle donatılması ise hak arama mücadelesinin temel nüvesidir.
Statik ve Dinamik Yükler altında Zemin-Yapı Etkileşimi nasıl incelenir?
Yapıların inşa edildiği alanlardaki doğal tehlikeler ile yapıların etkileşimi konusu bilimin ve mühendisliği temel uğraş alanıdır. Doğal tehlikeler ile karşımıza çıkan en büyük problem depremlerdir. Bununla beraber; Diri faylar, heyelanlar, kaya düşmeleri, sıvılaşma, şişme, deniz suyu girişimi alanlar, dolgu alanlar ve zemin oturmaları da statik ve dinamik yükler altında yapıya etki eden diğer unsurlardır. Yapı tasarımı sürecinde de tüm bu etmenlerin bütüncül olarak etkisi ise yapı tasarımı sürecine gidilir. Yani zeminlerin ayrıntılı çalışılması bu nedenle de hayatidir. Tünel, havalimanı, köprü, baraj, enerji santralleri vb gibi önemli projeler için “güzergah etütlerinin” sonuçlarına göre projenin yer seçimi ve yönelimi konusunu temel belirleyici olandır ve zemin koşulları ve davranışının alt yapı-üst yapı etkileşiminin kestirilmesinde zorunludur. Bu nedenle bu tür önemli mühendislik yapıların tasarımından, üretimine ve işlev gördüğü süre boyunca dikkate alınacak zemin problemlerinin 2, 3 ve hatta zamana bağlı değişiminin izlenmesiyle 4 boyutlu olarak takibi gereklidir.
Yerleşime Açılan/Açılacak alanlarda Mikrobölgeleme Çalışmasında neler tanımlanır?
Bu makalemin temel konusu ise son süreçte kamuoyunun gündeminde olan ve Gebze’de yaşanan yıkımın nedenlerinin beyin fırtınası ile birlikte değerlendirilmesidir. Alanında uzman İnşaat Mühendisleri, Jeofizik Mühendisleri ve Harita Mühendisleri bölgede çalışmalarını yetkililerle birlikte sürdürüyor. Bu çalışmaların göçme olayı meydana gelemeden önce gerçekleşmiş olması da gerekliydi! konusunun altını çizmemekte bu noktada önemlidir. Çünkü her yıkımın mutlaka bir nedeni vardır ve bu neden olay gerçekleşmeden önce kestirilebilir. Zemin problemlerinin önceden belirlenmesi için Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın İmar Planına Esas Jeolojik Jeoteknik ve Mikrobölgeleme Etüt Raporlarında Uygulamalara İlişkin Esaslar tanımlanmıştır. Buna göre Yerleşime Uygun Alanlar (UA), Uygun Olmayan Alanlar (UOA), Ayrıntılı Jeoteknik Etüt Gerektiren Alanlar (AJE) ve Önlemli Alanlar (ÖA) olarak üçe ayrılmıştır. Bu çalışmalarda yerleşime açılacak veya açılmış alanlarla ilgili tespitlerin önceden yapılması ve yapı tasarımı sürecinde parsel bazında aytınlı jeofizik-geoteknik ölçümlerin yapılması da uygun olmayan ve önlemli alanlar hakkında daha doğru karar alınmasını sağlayacaktır. 1999 Gölcük depreminde on binlerce yurttaşını kaybetmiş Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bu konuda bir mikrobölgeleme çalışması yapmıştır. Ancak raporlarında Bakanlığın esaslarında tanımlı olan tüm problemlere dair bir tespit söz konusu mudur? durumu elimde böyle bir rapor olmadığından bilinmemektedir. Mikrobölgeleme çalışmasında bu bölgedeki karstik boşluklar tanımlanmış, uygun olmayan veya önlemli alanlar için hangi tür çalışmaların yapılacağı belirlenmiş midir? Konusu yetkili idarelerin cevaplayacağı bir husustur.
Tam da bu noktada; Gebze’de göçen binanın bulunduğu alanın hemen altında Darıca- Gebze Tünel Projesinin geçmesi, bu bölgede bulunan kireçtaşlarına bağlı obruk, sinkhole, doline veya karstik boşlukların varlığı ve üst yapının birbirleriyle etkileşiminin değerlendirilip, değelendirilmediği de diğer bir husustur. Zemin etütü yapılan bir binada böyle bir boşluğun ilgili kurumlar tarafından etüt yapan mühendislerden detaylı çalışılması istenmesi bir yanda dururken, diğer yandan zemin raporunu hazırlayan mühendislerin ölçümlerini birkaç boyutlu olarak yapması veya sondajı yapan mühendisin bu boşluğu fark edememesi durumları da mümkün değildir. Tabi herşey “maliyet” olarak düşünülüp çalışma yapacak mühendislere serbest piyasa koşullarına göre ek maliyet kalemi olarak gören müteahhitlik zihniyetine geçit veren düzenin adı “kapitalizm” olduğu da unutulmamalıdır. Maliyetten kısarak detaylı zemin araştırması için bütçeyi daralt, kemerleri sık ve maksimum karını elde et. Tabi denetim de piyasaının kontrolünde ve var ile yok arasında bir yerde… Devam edecek olursa; yer altı su seviyesinin değişimi; hidroloji ve hidrojeofizik çalışmalarla yer altı suyu ile tünel, karstik boşluklar ve yapı arasındaki etkileşimin incelenmesi de diğer bir önemli husustur. Tünel güzergah projesinde bu etkileşimin yaratacağı problemler düşünülmüştür? Düşünülmemesi durumu ise yapı ve tünel tasarımın baştan hatalı olacağına işaret edeceği unutulmamalıdır.
Peki, Tünel, karstik boşluklar ve üst yapı arasındaki etkileşim önlenebilir mi?
Bakanlık tarafından mikrobölgeleme esaslarında; Uygun Alanlar Zemin Ortamlar (UA-1) ve Kaya Ortamlar (UA-2) olarak ikiye ayrılmıştır. Kütle Hareket Tehlikeleri Açısından Uygun Olmayan Alanlar başlığı altında (UOA-2.4) ile Çökme (dolin v.b. karstik boşluk çökmeleri, tasman v.b. hareketler) açısından Riskli Bölgeler tanımlanmıştır. Ayrıca Önlemli Alan (Ö.A-2.4)’lar ise önlem Alınabilecek Nitelikte Erime Boşlukları Açısından Sorunlu Alanlar olarak tanımlanmıştır. Yani mikrobölgeleme projesi sırasında bu alanlar tanımlanmış olmalı ve imara açılmış veya açılacak alanlar bu konuda değerlendirilmeliydi. Tünel projesi için güzergah etütlerinde de benzer bir etkileşim konusuda değerlendirilmeli, sürekli ve eş zamanlı görüntülenecek bu etkileşimi tespit edilmeliydi.
Bu konuda özel bir durumu yine paylaşarak, ilgili kurumdan çok kurum içinde görev verilen kişileri şikayet etmemek olmaz. Biz bilim insanlarının yaşanacak olayları önceden kestirmeye yönelik öngörülerimiz, bilimsel çalışmaların verdiği güç ile şekillenir. Bu nedenle de bu konular üzerine araştırmalar yapmak için finansal desteğe ihtiyaç duyarız. İstanbul Üniversite’sinden KHK ile ihraç edilmeden önce Küçükçekmece Gölünün doğu kıyısında Sazlıdere’ye yakın bir alanda yer alan Yarımburgaz Mağaralarının üstünde bulunan Şahihtepe, Güvercintepe, Yarımburgaz ve Altınşehir mahallerindeki boşluklarla-yapı etkileşiminin hem statik hem de dinamik yükler altındaki davranışının belirlenmesi için TÜBİTAK’a bir proje önerisinde bulunmuştum. Haksız hukuksuz ve sonucunda belgesiz olarak ihraç edilince proje TÜBİTAK tarafından geri iade edildi. Gebze Teknik Üniversitesi’ne iade edildiğimde ise aynı proje ile tekrar başvurduğumda projemiz bu sefer reddedildi. Gerekçe ise yine havadan, kişilerin öznel ifadelerine bırakılmış ve objektiflikten uzaktı. Zaten Tübitak içinde değerlendirmeyi yapan bir grup “mafya” genel olarak projeleri reddetmek için görev yaptığını düşünmek dışında aklıma başka bir durum gelmiyor. Bu konuda (karstik boşluklar ve yapı etkileşimi) ülkemiz için bir standart geliştirmek için aylarca kafa yorum bu mühendislik problemlerinin gelecekte yaratacağı yıkımların etkisini kestirebilmemize olanak sağlayacak bu bilimsel proje hayata geçirilmediği için, umarım bu mafyalar vicdanlarında hesap verirler. Yarımburgaz’da oldukça küçük bir alanda bu boşlukları farklı Jeofizik yöntemler (mikrogravite, yer radarı, elektrik rezistivite tomografi, sismik yansıma, sismik kırılma, mikrotremor vb) kullanarak bir çalışmayı kendi maaşımla gerçekleştirebildim. Ancak proje desteklenmeyince maaşıyla geçinen bir bilim insanı olarak ekonomik krize yenik düştüm.
Benzer bir çalışmayı Batman Üniversitesi’nde görev yapan bir meslektaşımın proje önerisi ile gerçekleştirdik. Bu projede petrol çıkarmak için kurulan koç başları ismi verilen yapılar nedeniyle yer altından çıkarılan malzemenin yine kireçtaşları içinde yarattığı boşluklar nedeniyle şehir içinde yüzlerce çökme (sinkhole) oluşması, Konya-Karaman bölgesi başta olmak üzere kireçtaşları içindeki suyun yanlış tarım politikaları nedeniyle hoyratça kullanımı neticesinde de büyük obruklar oluşması da benzer hatalı politikaların ürünüdür. İstanbul’da Yarımburgaz mağaralarının olduğu alanlar dışında; yerleşimin yoğun olduğu Büyükçekmece, Beylikdüzü, Esenyurt, Avcılar, Küçükçekmece, Bakırköy, Zeytinburnu ve Topkapı’nın E-5 aksındaki tepelik bölgelerinde de yeraltı suyunun yanlış kullanımı, tünel-metro vb projelerle ileride benzer oturmaların belki de statik değil ancak deprem gibi dinamik bir yükle yenilmeyeeğine dair bir somut çalışma ise mevcut değildir. Bu konuda geçmiş dönem İBB birimlerine önerilerde bulunmuştum ancak hayata geçirilmedi. Bazı belediyeler mikrobölgeleme çalışmalarını temel alarak parsel bazlı tünel-yapı etkileşimine yönelik jeofizik-geoteknik rapor talep ediyor, ancak çoğu istemiyor. Çünkü bu konuda bir maliyet kalemi olarak görülüyor.
YIKIMIN NEDENİ
Gelelim, Gebze’deki yıkımın nedenine… Göçme olayında tünel inşaatı, karstik boşluklar ve üst yapı arasındaki etkileşimin bütüncül olarak tüm güzergah boyunca yapılması önceliklendirilmeliydi. Bu konuda bir inceleme yapılmadıysa tüm güzergah boyunca ivedilikle yapılmalıdır. Tünel güzergahında yaşayan, okuyan, çalışan herkesin günlerdir uyuyamadığına ve bu konuda onlarca ihbar yapıldığına da eminim… Ancak bu konuda çözüm de belli. Üst yapılar tek tek mevcut yapı envanterine göre gözlemsel ve gerekiyorsa performans analizleri tekrar yapılmalıdır. Yapılar bu üçlü etkileşim ile meydana gelecek oturma seviyeleri tekrar hesaplanmalı ve tünel alanı boyunca yüzeyden 2-3 Boyutlu Jeofizik Ölçümler yapılmalı, sondajlarla kontroller yapılmalı, nivelman, prizma, tiltmetre, piezometre, inklonemetre ölçümleri real time olarak izlenmelidir. İvedi çözüm olarak tünel güzergahı boyunca ağır tonajlı araçların geçişi durdurulmalı ve gerekirse kompaksiyon enjeksiyonu, TBM işlemi devam ediyorsa, basınç ve ilerleme oranları yapılmalı ve farklı sınıflandırma ve analiz yöntemleriyle hasar kestirimleri hesaplanmalıdır.
Tünel ekseni boyunca çekme veya basınç gerilmeleri hakimdir. Eğer yapılarınızda ve bahçe girişlerinizde; Yapının bahçe duvarlarında tünel yönüne doğru eğilmeler, ağaçlarda yan yatmalar, yapı girişlerinde bulunan taşlarda basamak şeklinde göçmeler yapılara doğru ilerliyorsa ve yapılarda duvarlar, ilerleme durumuna göre kolon-kiriş birleşmelerinde ekstra kesme çatlaklar, kiriş alt/üst liflerinde çatlaklar, duvar-perde-döşeme birleşmelerinde açıklıklar, diyagonal ve tünel güzergahına dik gelişen çatlaklar, kapıların yere sürtünerek açılması, kaplama ve cephelerde derzlerde açılma, düşeyde merdiven basamaklı çatlak desenler vb etkiler görülüyorsa, mutlaka belediyeyi veya 112’i arayarak bilgilendirin.
Bu arada Gebze’mizde yaşanan bu can sıkıcı olayın aydınlatılması konusunda görev alan bilim emekçileri arasında olamadığımdan dolayı da üzgünüm! Kendi kentimin üniversitesinde inceleme yapacak ekipmanların olmaması ise diğer bir üzücü durum. Umarım Bakanlık, Büyükşehir veya ilçe belediyesi tüm bölgede bu tür etkilerin bir daha var olmaması için bizlerin yapacağı çalışmalar için alt yapı desteği sunar veya üniversitemiz bilimsel araştırma projeleri birimine bir bütçe ayrılır ve biz bilim emekçilerine gerekli ekipmanları tedarik edilir ve Emekçi Sınıfın Başkenti Gebze’de bir daha bu tür olaylar yaşanmasının önüne geçebiliriz. Emekçiler bu şekilde ölmeyi hak etmiyor…
*Gebze Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Geoteknik ABD öğretim üyesi, Jeofizik Mühendisi, Deprem Bilimci