Tek adam rejiminin basın özgürlüğüne ve ifade özgürlüğüne yönelik saldırıları her geçen gün artarken Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) “Gazetecilik ve İfade Özgürlüğü Davaları: Dava İzleme Raporu” açıklandı. 2024-2025 adli yılına ilişkin hazırlanan rapor Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğüne yönelik yargı baskısının sürdüğünü veriler ile ortaya koydu.
1 Eylül 2024 ila 30 Ağustos 2025 tarihleri arasında izlenen davalara ilişkin hazırlanan raporda ülke geneli 275 dava izlendi, bu davalarda 1696 kişi yargılandı.
Yargılananların yüzde 52’sini aktivistler, yüzde 18,08’ini gazeteciler, yüzde 14,96’sını öğrenciler oluşturdu. Rapor, ifade özgürlüğü yargılamalarının artık rutin hale geldiğini, mahkemelerin büyük bölümünde sanıkların “örgüt propagandası”, “2911 sayılı kanuna muhalefet” veya “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamalarıyla karşı karşıya bırakıldığını tespit etti.
GAZETECİLER VE ÖĞRENCİLER HEDEF ALINDI
Yayımlanan raporda “Gazeteciler ve öğrenciler yine hedefteydi. Gazetecilerin yüzde 18’inin yargılandığı davalarda, haber içerikleri, sosyal medya paylaşımları veya eleştirel yorumlar suç delili sayıldı. Öğrenciler ise çoğunlukla kampüslerde veya kamusal alandaki barışçıl eylemler nedeniyle yargılandı. İfade özgürlüğü ihlallerinin coğrafi merkezi değişmedi:
Davaların yüzde 84’ü üç büyük şehirde – İstanbul, Diyarbakır ve Ankara’da – görüldü. İstanbul, ulusal basına ve sosyal medya paylaşımlarına yönelik davalarla öne çıkarken, Diyarbakır insan hakları savunucularına; Ankara ise siyasetçilere yönelik davaların merkezi oldu. Yargılamaların yarısında sanıklara yöneltilen suçlamalar terörle mücadele mevzuatı kapsamında yer aldı” dendi.
ADİL YARGILANMA İLKESİ ZEDELENDİ
“Örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” suçlamaları toplamın neredeyse üçte birini oluşturdu. 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçlaması ise özellikle barışçıl protestolarda yer alan aktivist ve öğrenciler için en sık kullanılan yargı aracına dönüştü.
Rapora göre, mahkemeler bu dönemde 108 dosyada esas hakkında karar verdi. Bu davaların yüzde 57’si beraatla sonuçlandı. Ancak her beş davadan birinde ceza kararı çıktı; çoğu dosyada verilen cezalar ertelendi ya da hükmün açıklanması geri bırakıldı. Toplamda 197 yıl 2 ay hapis ve 95 bin TL adli para cezası verildi.
Raporda, “mahkemelerin fiilen infaz edilmeyen ancak sanıkları sürekli yargı tehdidi altında tutan” kararlarla “yargı yoluyla caydırma” pratiğini sürdürdüğü vurgulandı.
Bu yılki rapor, önceki dönemlerden farklı olarak yargılamalarda şikâyetçi konumundaki kamu kurumları, valiler, polisler ve yargı mensuplarını da inceledi. Bulgular, devlet görevlilerinin giderek daha sık şekilde davaların tarafı haline geldiğini ve bunun adil yargılanma ilkesini zedelediğini gösterdi.
KAMU KURUMLARI ŞİKÂYET ETTİ
Tüm bu tablo içerisinde tutuklu yargılamalarda çarpıcı bir artış yaşandı. Geçen yıl yalnızca 10 kişi tutuklu yargılanırken, bu dönem sayı 66’ya yükseldi; bu artış yüzde 560’a karşılık geldi.
Öte yandan davaların büyük bir kısmında şikâyetçi kamu kurumları oldu. 275 davanın yüzde 71’i; Cumhurbaşkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet, üniversite rektörlükleri ve valilikler gibi kurumların veya kamu görevlilerinin şikâyetiyle açıldı.
Bireysel şikâyetçi sayısı geçen yıla kıyasla azalırken, Turkuvaz Medya, MEMUR-SEN ve Türk Devletleri Şehit Yakınları Vakfı gibi tüzel kişiler de bu yıl birden fazla dosyada şikâyetçi konumunda yer aldı. Haber Merkezi