Ezginin Günlüğü üyeleri ilk konserlerine hazırlanırken, İstanbul Laleli’de, Yavuz Top’un müzik dershanesinde provadalar. Oturanlar (soldan): Nadir Göktürk, Canan Tollu, Vedat Verter, Tugay Başar. Ayaktakiler (soldan): Emin İgüs, Şebnem Başar (Ünal), Nurgül Yahyaoğlu, Hakan Yılmaz.
Selamlar, değerli dostlarım, sevgili yol arkadaşlarım. Ben Hakan Yılmaz, şair, şarkı yazarı, şarkı yorumcusu. Birçok şiirime ve şarkıma konu ettiğim kadim şehir, çocukluk anılarımın arka planı Erzurum’da doğdum, ilkokulu da orada okudum. Şiirle, müzikle, hikâyeyle ilk tanışmam da Erzurum’un çok zengin ve çok sesli kültürünün içinde oldu. Kulaklarımda hala destancıların ölenlerin arkasından yazdıkları ve sokak sokak gezerek okudukları ağıtlar, nenelerin anlattıkları masallar, kahvelerde aşıkların söylediği deyişler, Azerbaycan köklü baba tarafından akrabalarımın mugamları, tarları, dansları, türküleri yankılanır.
Henüz on bir yaşımdayken ailecek İstanbul’a taşındık; Galatasaray Lisesi’ne başladım. Bu okulun sanatı ve müziği, siyaseti ve tartışmayı alabildiğine teşvik eden müthiş rekabetçi ve çok üretken ortamı, beni müziğe ve edebiyata daha da yaklaştırdı. Ezginin Günlüğü’nün kurucularından dördüyle de Galatasaray’da tanıştık.
1981 güzünde Ezginin Günlüğü’nü kuracak olan beş kişiden dördü (soldan, Vedat Verter, Hakan Yılmaz, Emin İgüs, Şebnem Başar) bir toplantıda türkü söylerken.
1981 yaz sonunda beş kişi — Emin İgüs, Vedat Verter, Şebnem Tuncay Başar, Tugay Başar ve ben — bir müzik grubu kurmaya karar verdik. Misyonumuz belliydi, ama henüz bir adımız yoktu. 1982 başında bir çay bahçesinde oturuyorduk. Buranın, şimdi artık olmayan, Nişantaşı-Maçka’daki Taşlık çay bahçesi olduğunu hatırlattı geçenlerde, o gün orada bizimle olan arkadaşım Mehmet Açar. Çay bahçesinde herkes aklına gelen isimleri sıralarken, öncümüz saydığımız Emin İgüs, “Grubun adını Ezginin Günlüğü koyalım” dedi. “Hayata ezgilerle not düşmek, hayatın nabzını ezgilerle tutmak” anlamına gelen bu ad, önce bize biraz tuhaf gelse de kısa sürede benimsedik bu adı. Artık bir adımız vardı: Ezginin Günlüğü.
Ezginin Günlüğü’nün ilk konserinin afişi.
Bir yıl boyunca sevgili ve rahmetli Yavuz Top’un Laleli’deki dershanesinde yoğun provalar yaptık. Sonra 1983 Mart ve Nisan aylarında yine sevgili ve rahmetli Levent Kırca’nın Zincirlikuyu’daki Hodri Meydan Kültür Merkezi’nde ilk konserlerimizi verdik.
Ezginin Günlüğü Üsküdar-Çiçekçi’deki kalıcı prova stüdyosuna taşındıktan sonra, bir prova arasında stüdyonun önündeki ağaçlıkta çekilmiş bir fotoğraf: (soldan, ayaktakiler): Hakan Yılmaz, Cüneyt Duru, Emin İgüs, Gülnaz Göver, Göksun Doğan, Nadir Göktürk. Oturan: Tanju Duru.
Ezginin Günlüğü’nün Şan Tiyatrosu, Açık Hava Tiyatrosu, Bodrum Kalesi de dahil olmak üzere verdiği birçok büyük ve görkemli konserde sahnede şarkılar söyledim. Grubun Sabah Türküsü, Alagözlü Yar ve Doğu Türküleri gibi ikonik albümlerinde solist olarak yer aldım.
Solist olarak yer aldığım Ezginin Günlüğü albümleri.
Sonraki yıllarda kendi müzik yolculuğuma devam ettim. Şiir yazmayı, şarkı sözü yazmayı, kendimce besteler yapmayı hiç bırakmadım. Defterleri, kasetleri, dijital çağda da kayıt cihazlarını sözlerle ve melodilerle doldurdum yıllar boyunca, hala da dolduruyorum.
2015’ten bu yana dört solo albüm yayımladım: Sen Yoktun (2015), Türkülerle Yeniden (2017), Güzel ve Umutsuz Bir Aşk İçin Şarkılar (2022) ve Yol, Aşk, Zaman (2022). 2024’te beşinci solo albümüm Gül Ayini ile bu yolculuğa yeni bir halka ekledim. Albümlerin yanısıra, Ezginin Günlüğü’nden arkadaşım sevgili ve rahmetli Tanju Duru’nun melodileri üzerine sözlerini yazıp yorumladığım iki tekli (Raylar Boyunca, Aklım Hep Sende) ve Ezginin Günlüğü’nün 1983’teki lansman konserinden canlı kayıt olarak alınan iki özel türkü (Ay Kız, Laçın) yayımladım.
İlkini Kadir Şan Tarhan ile, son ikisini solo olarak yayınladığım üç albüm: Türkülerle Yeniden (2017), Yol, Aşk, Zaman (2022), Gül Ayini (2024).
Müziğimde folk, caz ve alternatif pop unsurlarını harmanlıyorum. Jacques Brel, Bob Dylan, Vladimir Vysotsky, Leonard Cohen ve Fikret Kızılok gibi büyük ozanların izinden giderek bir Türkçe şanson (müzikle söylenen şiir) türünün kurulmasına katkıda bulunmaya çalışıyorum kendimce. Hem sahnede hem de masamda üretmeye devam ediyor; aşkı, zamanı, kayıpları ve umudu anlatan şarkılarla dinleyicilerle buluşmayı umuyorum.
2025 sonu ve 2026 başlarında sizlere gerçekten çok güzel, çok derin, çok farklı yedi şarkıyı single’lar olarak sunacağım. Bu yedi şarkıdan ilk üçünü çok değerli solist dostlarımla birlikte seslendirdik. Önce bu üç enfes şarkı gelecek, 2025’in güz ve kış döneminde. Ondan sonra, tahminen 2026 başlarında dört şahane şarkı sunacağız size. Kalbinizin tam ortasına dokunacağından emin olduğum bu dört şarkıyı piyanist ve besteci arkadaşım Çiğdem Borucu ile birlikte hazırladık.
Biz böyle planlar yaparken kader karşıdan gülmediği müddetçe sizlerle birlikte olmaya, şarkılarımı, şiirlerimi ve yazılarımı paylaşmaya, birlikte yollar yürümeye devam etmek istiyorum. Şuna inanmanızı istiyorum, şarkıların, şiirlerin, yorumların anlamı sizlerden gelen yankılarda gizli. Gerçekten böyle. Müziğim sizde yankılanmazsa, bu yankı sizden bana geri gelmezse, bir şeyler feci halde yarım kalıyor. Yankınızı vermeye devam edin lütfen. Unutmayın, siz de sanatın bir parçasısınız, sevginizle, eleştirinizle, farklı bakış açılarınızla, akla gelmedik okumalarınızla, tabii her şeyden önce dostluğunuzla.
Hepinize kalpten sevgiler, iyi ki varsınız, yeni şarkılarda görüşmek üzere.
Ezginin Günlüğü’nden Bugüne Hakan Yılmaz Şarkıları was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.