Dilara KURTULUŞ
SOL Parti, bir yılı aşkın süredir köylerde, mahallelerde, meydanlarda buluşmalar, mitingler düzenleyerek sürdürdüğü mücadelenin yeni durağında, 4–5 Ekim tarihlerinde “Memleket Buluşması” çağrısıyla 3. Olağan Konferansı’nı gerçekleştirdi.
Memleketin dört bir yanından, hatta yurt dışından gelenlerin kucaklaşmalarıyla; yüreği geçmişten bugüne aynı atanların doldurduğu tıklım tıklım salonda siyasal İslamcı rejimin karanlığına karşı birleşik mücadele tartışıldı.
Konferansın en dikkat çekici yanı, kadınların ve gençlerin kürsüleri, salonları sloganlarıyla, sözleriyle zapt etmesiydi.
İlk gün yapılan alan sunumlarının ardından ikinci gün önce kadın, sonra gençlik forumu gerçekleşti. Kadınlar kürsüye yalnızca konuşmak için değil, yön vermek için çıktı. Forumlar, takvimde bir zaman dilimi değil, kadınların ve LGBTİ+’ların söz ve karar üretebildiği alanlara dönüştü.
Konferansın bütününde kadınlar ve LGBTİ+’lar “dışsal” bir başlık olarak değil, toplumsal dönüşümün ve partinin asli bileşenleri olarak ele alındı.
KADINLAR İLK HEDEF
Bugün Türkiye’de kadın mücadelesi yalnızca feminist bir talep olarak değil, rejimle hesaplaşmanın ana ekseni olarak öne çıkıyor.
AKP iktidarı, yirmi yılı aşkın süredir toplumun her alanında kadınların kazanılmış haklarını adım adım hedef aldı. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, 6284 sayılı Kanun’un itibarsızlaştırılması, nafaka ve Medeni Kanun tartışmaları, karma eğitime yönelen saldırılar ve Diyanet’in “kadının yeri evidir” temalı hutbeleri… Hepsi aynı zincirin halkaları.
Bu politikaların arkasında kadınların varlığını dahi tehlike gören bir iktidar anlayışı yatıyor.
Çünkü bir kadının toplumda ve kendi hayatı üzerinde söz sahibi olması iktidarın dayattığı itaat düzenini reddetmesi anlamına geliyor.
AKP’nin gerici ideolojisi, kadını kamusal alandan dışlayarak, aile içinde “itaatkâr eş ve anne” kimliğine hapsederken emeğini de güvencesizleştiriyor. Bakım yükü kadınların omzuna bırakılıyor, kadın işsizliği artıyor.
Kadınlar, bugün hayatları için mücadele ederken bir yandan da laiklik, özgürlük ve eşit yurttaşlık için direniyor.
Sokakta, işte, okulda, siyasette her gün verilen mücadele, aslında Türkiye’de rejime karşı en direngen hattı oluşturuyor.
SİYASETTE NESNE DEĞİLİZ
Bu nedenle iktidar, kadınları “tehlikeli” görüyor. Çünkü kadın hareketi, korkunun sindiremediği, pazarlığın işlemediği, örgütlü ve ısrarlı bir güç.
SOL Parti’nin konferansında bu tablo açıkça görüldü.
Kadınların kürsüleri doldurması, sözü ve kararı eline alması feminist politikanın yalnızca bir “başlık” değil, mücadelenin yöntemi ve omurgası olduğunu gösterdi.
Kadınların siyasetteki temsiliyeti, yalnızca “kota” meselesi değil; siyasetin erkek egemen dilini dönüştürme iradesidir.
Bu yüzden kadınlar, SOL Parti’nin içinde olduğu gibi, muhalefetin her alanında “belirleyen” olmayı hedefliyor.
Çünkü erkek siyasetin krizine karşı kadın dayanışması, sadece bir talepten ibaret değil, yeni bir siyaset tarzının inşası.
“Birleşik muhalefet” söylemi de dikkat çekiciydi. Tek adam rejime karşı birleşik mücadele tartışmaları “toplumsal kesimler” ekseninden tanımlanırken kadınların bu hattaki görünürlüğü özellikle vurgulandı.
Bu, kadınların yalnızca kendi hak mücadelesiyle değil, genel toplumsal dönüşümle birlikte hareket ettiği bir hattın mümkün olduğunu gösteriyor.
SOL Parti’nin önündeki tarihsel görev de budur: Kadınların, LGBTİ+’ların, gençlerin ve emekçilerin eşitlik ve özgürlük mücadelesini, halkın birleşik hattında birleştirmek.
Çünkü bugün daha fazla eşitlik, daha fazla özgürlük, daha fazla SOL demek… Kadınların sesinden yükselen bir çağrıdır: Daha fazla birlik, daha fazla mücadele, daha fazla SOL!