Enerjinin ipleri dışa teslim edildi

EKONOMİ SERVİSİ

Ülkeyi uluslararası maden ve enerji tekellerinin sömürüsüne açan tek adam rejimi, ABD ile yaptığı bir dizi anlaşmayla enerjide dışa bağımlılığı artıracak yeni adımlar attı. Yapılan anlaşmalar, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, ABD Başkanı Trump’tan alacağı ‘meşruiyet’ için talepler karşılığında teslim olduğunu bir kez daha gösterdi.  

Beyaz Saray’da başbaşa görüşmek için 300 uçak alım sözüyle başlayan Erdoğan’ın New York serüveni, enerjide dışa bağımlılığı artıracak LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) alımına, nükleer enerji işbirliğiyle son buldu.  

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) verilerine göre Türkiye’nin Rusya’ya ham petrol ve petrol ürünleri ithalatındaki bağımlılığı, 2024 yılı itibarıyla yüzde 66. Aynı yıl için doğalgazdaki bağımlılık ise yüzde 41 oldu. Trump’ın “Rusya’dan enerji almayın” sözünü dinleyen AKP iktidarı, Beyaz Saray’da LNG anlaşması yaptı. Böylece BOTAŞ ile ABD’li Mercuria arasında her yıl yaklaşık 4 milyar metreküp olmak üzere 20 yılda toplam 70 milyar metreküp doğalgaz eşdeğeri LNG tedariki anlaşması yapıldığı açıklandı. Anlaşmayla ağırlıklı olarak kış aylarında ABD’den doğalgaz ithal edileceği açığa çıktı. 2026-2045 yıllarını kapsayan anlaşma kapsamında BOTAŞ, LNG’yi ABD yükleme limanları ile Türkiye, Avrupa ve Kuzey Afrika’daki gazlaştırma terminallerinde alabilecek. Ayrıca aynı gün bir başka ABD’li şirket olan Woodside ile BOTAŞ arasında uzun dönemli bir ön anlaşma da imzalandı. Anlaşma ile tarafların, 2030 yılından itibaren 9 yıl süreyle yaklaşık 5,8 milyar metreküplük LNG’nin, çoğunlukla Louisiana LNG Projesi’nden olmak üzere, BOTAŞ’a tedarik edilmesi konusunda ön mutabakata vardığı kaydedildi. 

Bugünün BirGün’ü

NE İSTEDİLERSE ALDILAR

Yine tamamı Rusya’ya ait olan ancak Mersin Akkuyu’da inşaatı süren nükleer santrala tepkiler sürerken AKP iktidarı yeni bir hamle daha yaptı. Uzun süredir Sinop’u ve Trakya’yı yeni santrallar için başka ülkelere peşkeş çekmeye çalışırken ‘doğru adres olarak’ ABD’yi seçti. ABD ile bir işbirliği zaptı imzalandığı ve Beyaz Saray’da imzalanan söz konusu Stratejik Sivil Nükleer İş Birliği Mutabakat Zaptı’yla iki ülke arasında sivil nükleer enerji alanında iş birliği yapılacağı ifade edildi. 

Böylece Trump’ın her istediğini aldığı New York gezisinden geriye 255 boing uçak, LNG, ve yeni nükleer santral kaldı.  

KAMU KAYNAKLARI ABD’YE

Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu ABD ile yapılan anlaşmalara ilişkin yaptığı açıklamada, “Ülkemizin enerji politikasının dışa bağımlılığı azaltmak ve yerli kaynaklara kamusal yatırım yapmak yerine küresel ölçekteki enerji tekelleri arasında bir denge kurmaya dayalı olarak şekillendirilmeye çalışıldığı görülmektedir. Geçmişte Rusya ile yapılan “al ya da öde” anlaşmalarıyla şekillendirilen doğalgaz bağımlılığı, bu kez okyanus ötesinden yeni bir kaynakla çeşitlendirilerek pekiştirilmeye çalışılmaktadır” denildi.  

Kamu kaynaklarının nükleer anlaşmalarıyla Rusya’dan sonra ABD’ye aktarılmasının hedeflendiğine dikkat çekilen açıklamada, “Akkuyu’da Rusya’ya kurdurulan nükleer santralın bir benzerinin bu kez ABD’ye kurdurulmak istendiği söylenebilir. Bu tür belgelerin sonraki teknik anlaşma, kontrat veya uygulama adımlarına zemin oluşturmak amacıyla hazırlandığı göz önüne alınırsa, ülkemizin bu kez de ABD’nin sahibi olacağı bir santrala ev sahipliği yapacağı ve verilecek alım garantisi ile kamu kaynaklarının Rusya’ya olduğu gibi bu kez de ABD’ye aktarılmasının hedeflendiği anlaşılmaktadır” ifadeleri yer aldı. 

TÜRKİYE’YE BİÇİLEN ROL

Uluslararası sermaye ve enerji tekellerinin, ülkeyi “enerji bölgesi” ve “dağıtım merkezi” yapmaya çalıştığını belirtilen açıklamada, “Türkiye’nin mevcut kurulu gücü, ülkenin ihtiyaçlarının oldukça üzerindedir ve bu kapasitenin önemli bir bölümü yıllar içerisinde yanlış politikalarla fosil yakıtlara dayalı olarak şekillendirilmiştir. 

TEFECİLERLE ÇÖZÜLEMEZ

Uluslararası enerji politikaları kapsamında Türkiye’ye biçilen yeni rol ise, ülkemizi bir “enerji bölgesi” ve “dağıtım merkezi” haline getirmektir. Bu yaklaşım, Türkiye’nin kendi enerji ihtiyacından ziyade, daha yüksek enerji talebi bulunan ülkelere kaynak aktarımına odaklanmaktadır. Hatırlanacağı üzere yaklaşık bir yıl önce açıklanan Enerji Bakanlığı’nın 2035 “vizyonunda” da ülke kurulu gücünün iki katı kadar bir iletim ve üretim altyapısı hedeflendiği açıklanmıştı. Bütün bu gelişmeler Türkiye’nin doğal kaynaklarının ve kültürel değerlerinin tahribatı pahasına, ülkemizin küresel enerji ağlarında bir dağıtım üssü olarak konumlandırılmasının hedeflendiğini göstermektedir. Enerji politikalarımızın toplumun gerçek ihtiyaçlarından çok uluslararası sermaye ve enerji tekellerinin çıkarlarına hizmet etmesi kabul edilemez” denildi. 

“Ekonomik sorunlarımız uluslararası tefecilerin sözcüsü konumundaki Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşlarla çözülemez” denilen açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı: “Elbette Rusya’ya olan bağımlılığın azaltılması ve kaynak çeşitliliğinin sağlanması ülkemiz için hayati önemdedir. Bunu sağlayabilmemizin tek koşulu, kamusal bir planla yerli teknoloji de geliştirerek yenilenebilir kaynaklara yatırım yapmaktır. Rusya’ya sağlanan imtiyazların benzerlerinin ABD’ye de verilmesiyle çözüm sağlanmayacağı ortadadır. Ekonomik sorunlarımız uluslararası tefecilerin sözcüsü konumundaki Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşlarla çözülemez; enerji bağımsızlığı için kamunun doğrudan yatırım yaptığı kamucu modele geri dönülmesi gerekir. Pahalı enerjinin enflasyon ve ekonomi üzerindeki yükünü düşürmek için, üretimden dağıtıma kadar tüm süreçleri yönetecek dikey entegre bir kamu tekeli yeniden kurulmalıdır.”  

*** 

SERMAYEYE DİKENSİZ GÜL BAHÇESİ

Saray rejimi, kamu kaynaklarını uluslararası sermayeye peşkeş çekecek yeni anlaşmalara imza atarken de içeride yasal düzenlemeleri Meclis’ten bir bir geçirmeye devam ediyor. Rejim, toprak işgalinin önünü açmak için temmuz ayında Meclis’ten geçirdiği yasayla maden ve enerji tekellerine adeta dikensiz bir gül bahçesi yarattı. Kanadalı ve ABD’li şirketler ülkenin suyu, toprağını kirleterek çıkardığı madenden ülkeye düşen pay ise sadece binde 0,9.  

Öte yandan başta Kazdağları olmak üzere birçok bölgede doğa katliamı sürerken Kanada Madenciler Birliği (MAC) ile Türkiye Madenciler Derneği (TMD) arasında ‘işbirliği’ protokolü imzalandı. Protokolün “Türk madencilik sektörünün çevresel ve sosyal riskleri daha etkin yönetmesini desteklemek için” imzalandığı açıklandı. Toplantıya MAPEG Genel Müdürü’nün de katılması dikkat çekti. 

*** 

İKTİDAR HER YIL GAZ BULUYOR

Rusya’dan gaz alan ve nükleer santral yaptıran, ABD’ye ise yeni imtiyazlar tanıyan AKP iktidarı, içeride ise her yıl yurttaşlara boş vaatler satmaya devam ediyor. İktidar ve yandaşlarının her sıkıştığında ‘müjde’ olarak propagandasını yaptıkları “Karadeniz’de doğal gaz bulunması da hafızalarda yerini koruyor. Yandaş gazetelerin ‘büyük müjde, dışa bağımlılığı bitirecek’ sözleriyle manşete taşınan müjdeler, kısa sürede unutularak yerine yeni boş vaatler geliyor. 

*** 

O TUTARLA OKUL YEMEĞİ SAĞLANABİLİRDİ

ABD basınına göre Türkiye, buradan alınan LNG için 43 milyar dolar ödeyecek. Bu tutar güncel kur ile 1 trilyon 787 milyar 836 milyon 800 bin TL’ye denk geliyor. Türk-İş’in ağustos ayı açlık sınırında, çocuk grubu için açıklanan gıda harcaması tutarı dikkate alınarak yapılan hesaplamaya göre, bir çocuğun 1 öğün gıda masrafı 35 liraya denk geliyor. Ülkede ilkokulda 5 milyon 644 bin 386 öğrenci bulunuyor. LNG için ABD’ye verilecek parayla, her bir ilkokul öğrencisine öğrenciye 9050 öğün okul yemeği sağlanabilirdi.