Geliyor Gelmekte Olan…
Photo by Shaadi Ahmadi on Unsplash
Bir nefesle başlıyor ömür. Dünyaya ilk geldiği anda ağlıyor insan. Ağlayarak başlanan bir ömrün sürekli gülerek devam etmesi beklenemez herhâlde. Nefes aldığımız her an tüm duyguları yaşamak için programlanmış robotlar gibiyiz aslına bakarsanız. Buna duyguların şelalesinde geçen bir ömür de diyebiliriz.
Nefes aldığımız ilk gün… Doğum günümüz… Doğum günleri insanın kendisi için hayatındaki en önemli an değil midir sizce de? Hiç kimse için olmasa da insanın kendisi için özel olmalı o gün. Belki de bu yüzden her yıl aynı anda hem çocukça bir heyecan hem de tarif edemediğimiz bir beklenti beliriyor içimizde. Çünkü insan doğum günlerinde sadece yaşını değil, kendine verilen değeri de hissediyor bir bakıma.
Bu yazıyı yazmaya oturmamın sebebi, yaklaşan doğum günümün içimde uyandırdığı o tanıdık kırgınlık hissi. Henüz gelmedi bile ama yine aynı döngüye girdiğimi fark ettim. O özenilmeme, o hazırlanmamışlık hali… “Benim için planlanmış” bir günün yokluğu. Aslında kutlanmak değil, biraz düşünüldüğümü hissetmek istiyorum sadece. Geçmiş doğum günlerimin çoğu da böyle geçti. Bir şeyler yapılmıştı belki ama özen yoktu. Her seferinde içimden “ben mi çok şey bekliyorum” diye sordum. Sonra fark ettim, beklentim büyük değilmiş — sadece küçük bir düşünülmüşlükmüş özlediğim.
Aslında bu hissi yalnızca ben yaşamıyorum, biliyorum. Çok fazla insan o özel günü yaklaşırken önce heves ve heyecan duyuyor. Sonra bunlara bağlı olarak istemese de beklenti gelişiyor. Ama o gün geldiğinde beklentisindeki değer hissi ve özeni görmediği için hayal kırıklığına dönüşüyor. Bu her sene bir döngüyü oluşturuyor. Hayat döngüsünün yani duygusal bir doğal seleksiyonun parçası oluveriyor istemesekte.
Mesele kutlanmak değil. Görülmek, düşünülmek, özel hissettirilmek. Tüm bunlar olmayınca bir çöküşte kaçınılmaz oluyor tabi. Bu yazıyı okuyanın aklına kutlamak denilince büyük partiler, büyük organizasyonlar gelmesin hemen. Burada bahsettiğim değerli hissetmek ya da önem verilmiş hissetmek daha basit detaylarda yatıyor. Konuşma arasında geçilen bir detayın akılda tutulup doğum gününde seni bulması gibi bir özenden bahsediyorum. Ya da o günü ‘ne yapalım?’ diye sana sormadan planlayan bir eşin hissettirdiğin özenilmişlik benim anlatmaya çalıştığım. Görüldüğü gibi maddi karşılıklar ve pahalı hediyeler asla değil konumuz. Asıl konumuz manevi değerler, beklentiler ve sonrasında oluşan hayal kırıklıkları ve kapanış. Tebrikler bir seneyi daha o hayal kırıklığıyla yediniz…
Çocukken her şey gibi doğum günleri de çok güzeldi, değil mi? O beklenti denilen canavar henüz hayatımıza girmemişti. Olsa bile öyle küçüktü ki, anne babalarımız o küçük canavarın kafasını bir gülümsemeyle ezip yok edebiliyorlardı. Tabii herkesin çocukluğu aynı değildi; kimi evlerde doğum günü diye bir şey hiç olmadı. Belki o yüzden, biz kutlama yapabilenler için o günler daha da özel hissettirdi. Ama aslında mesele kutlamak değilmiş; o yaştaki saf sevincin, kimseyle kıyaslanmayan mutluluğun hâliymiş kıymetli olan. Bu yüzden hayal kırıklığı nedir bilmeden, gerçekten güzel geçen bir gün kalıyordu elimizde. Bir pasta alınması çoğu zaman yeterliydi. Şarkı söyleyip pastayı üflemek sadece bir araçtı; asıl amaç pastayı yiyebilmekti çünkü. Doğum günü kutlaması, o zamanlar sadece pastaydı. Hediye de alındıysa, bonus sayılırdı.
Bu sene mumları üflerken tek bir dilek dileyeceğim sanırım: “Beklentisiz bir hayat.” Çünkü belki de buna sahip olursam, kendi küçük dünyamın en huzurlu insanı olabilirim. Artık kimseyi suçlamadan, kimseye yüklemeden, sadece kendimi kutlayabilmek. Bazen en büyük kutlama, insanın kendi kendine “iyi ki” diyebilmesidir. Yıllar geçtikçe doğum günleri kutlanmaktan çok kabullenmeye dönüşüyor. Kimsenin bizi tam olarak anlayamayacağını, kimsenin bizim kadar özenemeyeceğini fark ettiğimiz o sessiz anlarda insan büyüyor. Ve büyümek de belki tam olarak bu: kırılmadan kabullenebilmek. En sevdiğim şarkının da sözlerinde dediği gibi; “Beklentiler sadece üzer…”
Doğum Günleri, Beklentiler ve Hayal Kırıklıkları was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.