Divriği’de işçi kıyımı

İsmail ÖZDEMİR*  

Ülkemiz demir cevheri rezervlerinin 2/3’ü Divriği coğrafyasında bulunmaktadır. Evliya Çelebi Seyahatname’sinde Divriği madenleri için ‘’Loliski vadisinde çıkarılan madenlerden üretilen demir ihtiyacı Osmanlıya yettiği gibi at nalı mıh imal edilerek külliyatlı olarak İran’a da satılırdı’’ diye yazmaktadır.

Zengin demir cevheri yataklarının bulunması demiryollarının Divriği’den geçmesine ve Cumhuriyet döneminde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Mareşal Fevzi Çakmak, Başbakan Dr. Refik Saydam, 3. Ordu Müfettişi Kazım Orbay ve çok sayıda siyasetçi ve bürokratın da Divriği’yi ziyaret etmesine vesile olmuştur.

Üretimin de,  paylaşımın da toplumsallaştığı tüm kamu kurumlarında olduğu gibi Divriği Madenleri Müessesesi Murmana ve Cürek yerleşkesi öncelikle
insan odaklı bir anlayış ile temellendirilmişti.

İlk olarak 1938’de Etibank ile işletmeciliğe daha sonra 1955’te Türkiye Demir Çelik İşletmeleri olarak üretim ve faaliyet yapılan Divriği madenlerinde Cürek ise önemli bir yerleşke olmuştur. O tarihlerde işletme bünyesinde çalışanların her türlü ihtiyaçlarının karşılandığı gibi çevre köylerinde faydalanabildiği dört dağın arasında Anadolu coğrafyasının Paris’i diye tanımlanmıştı Cürek. Hastanesi, sineması, yüzme havuzu, tenis kortu, diğer sportif faaliyetlerinin yapıldığı, merkezi sistem ısıtmalı lojmanları, PTT’si, alışveriş merkezi, ücretsiz servis ulaşımı ile işletme müdüründen her çalışanına kadar eşit olarak faydalandığı modern bir kasaba sayılırdı. Kolej seviyesinde ilk ve orta okulu ile eğitim alan öğrencilerin başarı oranı yüksekti.

Divriği yöresinde kamu işletmeciliği dışında özel sektör maden şirketleri de cevher üretim ve sevkiyat işletmeciliği yapıyordu.  

CHP DEVLETLEŞTİRDİ

Madencilik alanında işletmecilik dönemin Ecevit  Hükümeti (5 Ocak 1978-12 Kasım 1979) Başbakan Bülent Ecevit’in Devletçe İşletilecek Madenler Hakkında Kanun çıkarılmasıyla madenler devletleştirildi. (R.G. 14.10.1978).

Kanunun 1. maddesi şöyleydi: “Belirli bölgelerde belirli cins madenlerin Devletçe aranmasına ve işletilmesine, bu madenlerle ilgili olarak daha önce gerçek kişilerle özel hukuk tüzel kişilerine verilmiş arama ruhsatnameleri ve işletme haklarının geri alınmasına karar vermeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.”

“Bakanlar Kurulu kararında bunun köyler, ilçeler veya iller itibariyle hangi bölgelerde ve hangi öncelik sırasıyla uygulanacağı, arama ruhsatnameleri ve işletme hakları geri alınacak madenlerin sermayesinin tamamı Devlete ait ve çalışma konuları uygun olan İktisadi Devlet Teşekküllerinden
hangisi eliyle aranacağı ve işletileceği belirtilir.”

Bakanlar Kurulu, bu kanun uyarınca, 7/16681 sayılı kararıyla boz tuzlarını devlet denetimine aldı ve bu konuda Etibank’ı görevlendirdi. 7/16682 sayılı kararıyla da maden kömürü ve asfaltitler devlete devredildi ve bu konuda TKİ görevlendirildi. 7/16699 sayılı kararıyla da demir madenleri Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne devredildi (R.G.17.11.1978). 7/16826 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla da daha önceki bir kararda bir değişiklik yapıldı (R.G.3.12.1978). Bu düzenleme temelinde birçok maden devletleştirildi.

ADALET PARTİSİ ENGELLEDİ

Süleyman Demirel’in başbakanlığındaki bu hükümetin ilk icraatlarından biri, madenlerin devletleştirilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararlarını iptal etmek oldu.

Bakanlar Kurulu’nun 10.1.1980 gün ve 8/58 sayılı kararında şöyle deniyordu:

“Bazı madenlerin Devletçe aranması ve işletilmesine dair 31.10.1978 tarihli ve 7/16681, 7/16682, 7/16699 ve 28.11.1978 tarihli ve 7/16826 sayılı Kararnameler gereğince yapılan bütün işlemlerin durdurulması (…) kararlaştırılmıştır.” (R.G.15.2.1980)

Bakanlar Kurulu’nun 5.6.1980 gün ve 8/932 sayılı kararıyla da devletleştirmeye ilişkin yukarıda belirtilen Bakanlar Kurulu Kararları yürürlükten kaldırıldı. “Bu Bakanlar Kurulu Kararlarına müsteniden arama ruhsatnameleri ve işletme hakları geri alınan madenlere ait arama ruhsatnameleri ve işletme haklarının eski ruhsatname ve işletme hakkı sahiplerine (…) iadesi”ne karar verildi. (R.G. 9.6.1980)

24 Ocak 1980 Ekonomik Kararları ile neo-liberal politikaların 12 Eylül darbesi ile hayata geçmesi 1985’li yıllardan sonra artık Kamu Kuruluşlarının emperyal politik oyunlardan dolayı özelleştirme adı altında saldırılara maruz kaldı. Özelleştirme adı altında yapılan saldırılara karşı her ne kadar çalışan emekçilerin örgütlü gücü Cevher İş Sendikası öncülüğünde mücadele verilmiş olsa da emperyalizmin yörüngesine konuşlanmış sermaye ve emrindeki kurnaz siyasetçilerin siyasi oyunları karşısında başarı sağlanamamıştır.  

İlerleyen süreçte Kamu kuruluşu olan Divriği Demir Madenleri Müessesesi özel kuruluşlara peşkeş çekilmesiyle kamu işletmeciliği son bulmuştur. Cürek sitesindeki lojmanlar atıl kalmıştır, Selavattepe’deki lojmanlar satılmıştır.

Özelleştirme ne ülkemize ne de kurumlara bir toplumsal fayda getirmemiştir. Sadece sermayeye kâr sağlamıştır. Divriği madenlerinin özelleştirilmesinde Cevher İş Sendikası Divriği Şubesi birçok eylem ve etkinlik yapmıştır. O dönemde yapılan eylem ve etkinliklere hem yurttaş olarak hem de Kamu Çalışanları Sendikası KESK / BTS işyeri temsilcisi olarak katılım sağlamıştık.

Neo-liberal politikalar sosyal sefalete, ekolojik felakete, etik yozlaşmaya, kendine yabancılaşmaya ve kültürel çürümeye maruz bırakmaktan başka bir sonuç getirmedi.

Bu yıkımın sonuçları hem ülke genelinde yaşanırken hem de Divriği’de yaşanmaktadır. Özelleştirilen maden işletmelerinde yeterli kârlılık sağlanamadığı gerekçesiyle yüzlerce işçi işten çıkarılmıştır. Yabancı menşeili altın madeni işletmelerine her türlü istisnalar, kolaylıklar sağlanırken maden işletmeleri yeterli kâr edemediği gerekçesiyle kapatılmış işçi kıyımı yaşanmıştır.  

Devletin sosyal sorumluluktan çekilmesi, yoksullaşmayı, toplumsal felaketlerin yaşanmasını da eş zamanlı beraberinde getirmektedir. Kalkınma, sermayeye kaynak aktarmakla değil kamusal anlayışla toplumsal olmasıyla gerçekleşir. Kalkınmada öncelikli bölgelerde, madencilik faaliyetlerinde sosyal devlet anlayışıyla yönetilmelidir.

*KESK/BTS Sendikal Aktivist