Depremde yıkılan Yonca Sitesi davasında mütalaa açıklandı: "Bilinçli taksir"den ceza talebi

Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığı, 6 Şubat depremlerinde 52 kişinin yaşamını yitirdiği Yonca Sitesi’ne ilişkin açılan davada mütalaasını sundu. Mütalaada, kamu görevlilerinin de aralarında bulunduğu 5 sanık hakkında “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan alt sınırdan uzaklaşarak ceza verilmesi talep edildi.

6 Şubat depremlerinde Osmaniye’nin merkez ilçesinde yıkılan Yonca Sitesi B Blok’ta 52 kişi hayatını kaybetti, 6 kişi yaralandı.

Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığı, bina müteahhidi Ali Kale ile fenni mesul Ayhan Gedik hakkında “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis cezası talebiyle dava açtı.

Binanın projelendirme ve ruhsat süreçlerinde imzası bulunan Osmaniye Belediyesi İmar Müdürlüğü görevlileri Hülya İnan, Sevinç Ayşe Argun ve Rahime İyi hakkındaki dava da ana dosya ile birleştirildi.

Başsavcılık, mütalaasını Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sundu. Edinilen bilgiye göre, mütalaada Türkiye’nin deprem bölgesi olduğunun bilimsel olarak ortaya konduğu ve bu durumun İmar Kanunu ile ilgili yönetmeliklerde açıkça yer aldığı vurgulandı.

“SANIKLARA CEZA VERİLİRKEN ALT SINIRDAN UZAKLAŞILMALIDIR”

Mütalaada, Türkiye’de geçmişte meydana gelen depremlerde çok sayıda binanın yıkıldığı ve birçok vatandaşın hayatını kaybettiği hatırlatılarak, Osmaniye’nin de deprem bölgesinde bulunduğu vurgulandı. Savcılık, riskli bir bölgede bina yapan ya da yapım sürecinde görev alan herkesin bu durumu bilmesi ve sorumlulukla hareket etmesi gerektiğini ifade etti. Mütalaada, şu ifadeler yer verildi:

“Dosyaya konu Yonca Apartmanı B Blok’un projelendirilmesindeki eksiklikler, malzeme özelliklerindeki yetersizlikler, uygulama ve işçilik hataları ile yapı denetimindeki yetersizlikler sonucu, meydana gelen deprem nedeniyle binanın yıkılmasında objektif olarak var olan dikkat ve özen yükümlülüğünü öngörebilecek ve yerine getirebilecek durumda olmalarına rağmen, sanıklar İmar Kanunu, 1975-1998 Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik hükümleri ve dönem itibariyle bilim ve fennin gerektirdiği teknik şartlara aykırı davrandılar.

Üzerlerine düşen dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak mevcut sonucun gerçekleşmesinde etkili oldular. Bu nedenle meydana gelen ölümler ve yaralanmalar bakımından eylemleri ‘bilinçli taksir’ seviyesindedir. Öngördükleri ancak gerçekleşmesini istemedikleri neticenin 6 Şubat 2023 tarihli depremde gerçekleştiği; sanıkların meydana gelen bu sonuca sebebiyet vererek üzerlerine atılı ‘bilinçli taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma’ suçunu işledikleri tespit edilmiştir.

Taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde, TCK’nın 61/1 (cezanın belirlenmesi) ve 22/4 (taksir) maddelerinde yer alan ölçütler; failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman dikkate alınmalıdır. Aynı Kanunun 3/1 (adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi) maddesi uyarınca, işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde, maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekir.

Ancak yürürlükteki kurallara uygun bir inşaat yaptırmak bakımından dikkat ve özeni göstermeyen, binadaki malzeme ve donatı yetersizliklerini denetlemeyen; birinci derece deprem bölgesinde bulunan binanın çökmesine ve 52 kişinin göçük altında kalarak ölmesine, 6 kişinin yaralanmasına ‘tali kusurlu’ olarak neden olan sanıklar Sevinç Ayşe Argun, Rahime İyi ve Hülya İnan ile ‘asli kusurlu’ olan sanıklar Ayhan Gedik ve Ali Kale hakkında, adalet ve hakkaniyet kuralları uyarınca cezada orantılılık ilkesi gözetilerek alt sınırdan uzaklaşmak suretiyle ceza tayini gerektiği belirtilmiştir.”