Yukarıdaki eşitlikte 20 Hamas’ın, 1966 da İsrail’in serbest bıraktığı savaş tutsaklarının sayılarıdır.
Bu eşitlik, daha doğrusu yüz kata yaklaşan bu “büyük eşitsizlik”, geçtiğimiz günlerde ateşkesi sağlanan Filistin-İsrail savaşının ana niteliğini de açıklıyor; “İsrail insanı” ile “Filistin insanı” arasındaki “değişim değeri” farkı çok büyüktür; bire ondur.
BU NASIL SAVAŞ?
Bu büyük farkın nedenlerine geçmeden son Filistin-İsrail Savaşı’na kuşbakışı bakalım.
Savaş tam iki yıl önce, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e saldırısıyla başladı.
Hamas, bilindiği gibi, Mısır’da ta 1928’de asıl amacı Hilafeti geri getirmek olan bu özelliğiyle de Türkiye’nin Cumhuriyeti değerlerine düşman bir dünya görüşüyle kurulan ve simgesi ünlü “Rabia” olan Müslüman Kardeşler örgütünün cihatçı uzantısıdır.
İki yıl süren savaşta 68 binden fazla Filistinli yaşamını yitirdi; 170 bin yaralı var, Hamas’ın tüm önde gelen liderleri İsrail tarafından öldürüldü; 157’si çocuk, 463 kişi “açlıktan” öldü; Gazze fiziksel olarak da yerle bir oldu; buradan milyonlarca kişi göç etti.
İsrail, tamamıyla Siyonizm eksenli “derin” devletinin isteği doğrultusunda, ABD’nin Tanrı’yı ağzından düşürmeyen dinci ve ırkçı Başkanı Trump’ın desteğiyle Filistin’de tarihte eşi görülmemiş bir “soykırıma” imza attı; bununla da yetinmedi, topraklarını genişletti. İran’a gözdağı verdi; Lübnan ve Suriye’yi uydusu yaptı. Sonuçta, savaşı başlatan Hamas kaybetti.
Geçtiğimiz günlerde Mısır’da imzalanan “Kalıcı Barış ve Refah İçin Trump Bildirisi” ile “ateşkesin sağlanması, kuşkusuz çok olumludur; barış kutsaldır.
Vurgulamak gerekiyor. Çok kırılgan olduğu daha ilk günlerde ortaya çıkan Ateşkes, Trump’ın ve överek çevresine topladığı bölge ülkeleri liderlerinin değil, dünyanın her tarafında, bu arada İsrail’in içinde de, sıradan insanıyla, işçisi, öğrencisi, sanatçısı ve sporcusuyla “barışsever halkların”, o büyük, kitlesel ve ısrarlı başkaldırısının sonucudur. İspanya’nın solcu Başbakanı Sanchez’ın İsrail karşıtı tutumu ve özellikle “Gazze’de işlenen soykırımın baş aktörleri adalet önünde hesap vermelidir” sözleri ayrı bir övgüyü hak ediyor.
ABD ile birlikte yalnızca Türkiye, Mısır ve Katar liderlerinin imzaladığı Ateşkes sonrasının nasıl olacağı belirsizliklerle doludur. Kurulan Ateşkes yönetimin başına İngiltere eski Başbakanı Tony Blair’in atanması bunun ipuçlarını veriyor.
Bilindiği gibi Blair, 2003 Mart’ında ABD ile İngiltere’nin birlikte düzenledikleri Irak saldırısının “gerekçesi” olarak Irak’ın Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in “nükleer silahlara” sahip olduğunu öne sürmüştü. Çok kısa sürede Irak yerle bir edilmişti. Blair, daha sonra Irak’ın nükleer silaha sahip olduğu konusunda “yalan söylediğini yine kendisi açıklamıştı. Blair şimdi de Trump tarafından Gazze’yi yönetecek olan yönetim kurulunun başkanı yapılıyor; sömürgeci, kendisine hizmet edecek adamı gerektiğinde mezardan çıkarırcasına buluyor. Olana bakar mısınız! Trump tarafından haklarında “büyük liderler” diye görülmedik övgüler yağdırılan bölgenin liderleri, o kadar büyükler ki, Irak’ı yok edenlerden biri olan Blair’in bu çok önemli göreve atanmasına karşı çıkamıyor.
Gazze fiziksel ola rak da yerle bir edildi. Bu nedenle ilk öngörülere göre 70-100 milyar ABD doları tutarında inşaat yapılacakmış ki bu da Ortadoğu’da çokça bulunan yaşamı “İnşaat Ya Resulullah” olanlara yarar.
DENKLEME GELİNCE
Tutsak değişiminde görülen eşitsizliğin kaynağı “beyindir.”
Evet yanlış okumadınız, bu eşitsizlik, iki taraf insanının beyin gücünün nasıl kullanıldığını gösteriyor.
Nasıl mı? Günümüzde ülkelerin gelişmesinin en önemli göstergesi her yıl toplam ulusal gelirden araştırma-geliştirmeye (AR-GE) ayrılan paydır. İsrail yıllardır, açıkladığı kadarıyla, ulusal gelirinin yaklaşık yüzde beşini AR-GE’ye ayırıyor ve dünya sıralamasında birincidir. Eklemekte yarar var; başarılı AR-GE, her düzeyde tam bir yaratıcılık ve özgürlük ortamında verilen bilimsel eğitime ve bağımsız kurumlaşmaya dayanır. İsrail bunu başarı ile gerçekleştiriyor; dahası İsrail insanı eğitimlidir; kurumları bilimsel ilkelerle çalışır.
İsrail Devleti 1948’de kuruldu, şunun şurasında 77 yıllık bir ülke ve nüfusu on milyon dolayında. Bugünlerde Nobel Ödülleri dağıtılıyor; bugüne dek Nobel ödülü kazanan İsrailli sayısı 10; Yahudi kökenli Nobel sahipleri ise bunun on katı. Diğer tarafta dünya Müslüman nüfusu ise iki milyarın üzerinde ve Müslüman ülkelerin tamamından Nobel Ödülü kazananların sayısı da 10 dolayındadır.
Bu sayıları ortaya çıkaran birikim yazının başlığındaki eşitsizliğin kaynağını da açıklıyor.
***
Geçen haftanın yazısında, kimi kuruluşlar gibi Maden Mühendisleri Odası’nın (MMO) nadir elementler konusunda “suskun” kaldığından söz edilmekteydi. Oda Başkanı Ayhan Yüksel aradı ve “suskun kalmadıklarını” açıkladı.