Ey Anadolu, senin taşlı yollarında hala yankılanan o kutsal feryat; 102. yılda, bir asrın küllerinden doğan Cumhuriyet'in nabzı, Nutuk'un satırlarında atar durur. 29 Ekim 1923'ün o muhteşem şafağından bugüne, 102 yıl – bir milletin gözyaşlarıyla sulanmış bir bahçe gibi açılmış, fırtınalara direnmiş, zaferlerle taçlanmış. Ama ah, o yol ki, unutuşun sisli dağlarında kaybolma tehlikesiyle dans eder; genç nesillerin gözlerinde parlayan o ateş, bazen rüzgârın ulu hıçkırıklarında söner gibi. İşte burada, Nutuk devreye girer: Mustafa Kemal Atatürk'ün kaleminden dökülen o destan, bir pusula gibi yol gösterir; bir meşale gibi karanlığı yırtar. 1927'nin o kongre salonunda okunan bu 600 sayfalık vasiyet, salt bir tarih değil; bir aşkın en derin yarası, bir milletin ebedi uyanış marşıdır. 102. yılda Nutuk'u anlamak, Cumhuriyet'i yeniden sevmek demektir; o satırlarda, geçmişin yankısını bugünün umutlarıyla harmanlamak, geleceğin şafağını doğurmak gibidir. Gelin, bu anlamı derinleştirelim; her tema, bir nehir gibi aksın, her satır bir şairin son nefesi gibi sızlasın yüreğimize.