Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun…

30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Mütarekesi’nin uygulanması konusunda Osmanlı hükümeti ile anlaşmazlığa düşen Mustafa Kemal, mütarekenin hemen ertesi günü Adana’ya gelerek, Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı görevinden ayrılması gereken Liman Von Sanders’in yerine geçmişti… Bu sırada, birlikte mücadele ettiği tüm askerlerini Adana’ya davet etmiş onlara, “savaşa hazırlanmalarını” söylemiş sonra, emrindeki komutanlara da “Ateşkes Mütarekesine uymamalarını, Askeri stratejik öneme sahip olan Toros Tünellerinin İtilâf Devletleri’ne verilmemesini ve terhis işlemlerinin geciktirilmesini” emretmişti…

∗∗∗

Bu bilgi pek bilinmez! 

Aslında “Kurtuluş Savaşının” ilk ateşi Adana’da yakılmıştır. 

Mustafa Kemal, öngörüsü, cesareti ve askeri dehasıyla durumdan vazife çıkarmış, cesaret ve akılla kendine bir yol çizmiş, hedefini belirlemiştir… 

Yani, İstanbul’dan Samsun’a çıkmasının ciddi bir hazırlığı, iyi düşünülmüş alt yapısı vardır!” ve bu gerçeği bilen de azdır!

Ben bu bilgiyi, Atatürk’ün emriyle Trablus’taki esir kampından kaçan dedem Süleyman Fikri Mutlu’dan dinlemiştim… 

Güney Cephesi Kurmay Başkanlığını da yapan Süleyman Fikri’nin en büyük övüncü, Adana toplantısında Mustafa Kemal’in emirlerini yerine getirmiş olmasıydı… 

Adana toplantısı, Gazi Mustafa Kemal’e büyük moral vermiştir.  İstanbul’a geldikten sonra Osmanlının çöktüğünü ve ülkeye ihanet eden tavırlarını görerek, “Samsun’a gitmeyi” çabuklaştırmıştır. İtilaf Devletleriyle Osmanlı İmparatorluğu arasında 10 Ağustos 1920’de Sevr Antlaşması imzalandı… 

Antlaşmanın imzalandığı dönemde Mustafa Kemal’in Başkomutanlığında Kurtuluş Savaşı devam ediyordu…

Batı Anadolu’da İtilaf Devletleri’nin harekete geçirdikleri Yunan ordusuna; güneyde Fransız ordusuna, doğuda Ermenistan kuvvetlerine, İstanbul rejimine, tarikatların oluşturduğu milislere, feodal güçlere ve ayrılıkçılara karşı savaşılmaktaydı…. Zorlu ve ihanet içinde olan hain cephelere karşı yapılan savaş, 9 Eylül’deki İzmir zaferiyle bitirildi… 

Ve İsmet İnönü tarafından imzalan Lozan Antlaşmasıyla zafer taçlanarak, yeni bir ülke kuruldu…

∗∗∗

Mustafa Kemal; “Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme girişimine verilen en güçlü ve anlamlı derstir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş siyasi bir zaferin belgesidir.” demişti…

Yani Lozan, “yeni ülke yaratan bir zafer” olarak ilan edilmişti… Osmanlı Devleti’nin yıkılmasıyla sonuçlanan I. Dünya Savaşı’nın ardından Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde kurulan TBMM ve başlatılan Kurtuluş Savaşı, daha ilk yıllardan itibaren yönetimde halk iradesinin egemen olacağı açıkça ilan etmişti…

29 Ekim 1923’te de Türkiye Büyük Millet Meclisi, coşkuyla “Milletin Egemenliğini kabul ettiğini ve yönetimi halka devrettiğini, böylece Türkiye Cumhuriyet’inin kurulduğunu “dünyaya ilan etmiştir… Tam 102 yıl önce kurulan Cumhuriyet, 1925’ten itibaren her 29 Ekim’de “Cumhuriyet Bayramı” olarak kutlanır…  Atatürk,” 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı “en büyük “bayramımız olarak kabul eder… Halkımız, “kurtuluş ve kuruluşumuzun simgesi, bağımsızlık ve yaşama sevincimizin müjdecisi olan 29 Ekim’i, her yıl büyük coşkuyla kutlardı!

Ta ki, 23 yıl öncesine kadar! Çünkü İktidar, ulusal bayramları, Cumhuriyet değerlerini ve kuruluş tarihini yok sayan bir tavır içinde!  Nedense her Cumhuriyet Bayramı’nda hastalanan Cumhurbaşkanları, sadece anıta çelenk koyan mülki erkan, geçiştirilen törenler yapılıyor… Laik demokratik sosyal hukuk devletine sahip olan Türkiye Cumhuriyet’iyle AKP’nin sorunu olduğunu biliyoruz… 

İşin tuhafı, Cumhuriyetin tüm olanakların kullanarak Cumhuriyeti yıkmaya çalışıyorlar…

Ortak sevincimizi, millet olmanın kıvancını yok ediyorlar…

Farklı kültürlerin oluşturduğu zenginliği, toplumları ayrıştırıp düşmanlaştırarak aşağılamaya çalışıyorlar…

∗∗∗

Daha pazar günü, kimsenin aklına gelmeyen bir şekilde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, TELE1 Kurucusu Merdan Yanardağ ve siyasi danışman Necati Özkan’ın casusluk yaptığı iddiasıyla tutuklanması, hukukun yok edildiği, yargının taraflı ve bağımlı olduğu gerçeğini, bir kez daha önümüze serdi… Böyle bir iddiayı, bu kişilere yakıştırmak hangi mantığa sığar?

Kaybetme korkusu nedeniyle etrafın yönlendirdiği bir akıl tutulması mıdır?

Yoksa Ülkenin karıştırılıp ve çatıştırılıp ortaya çıkacak kaostan beklenen çıkar mıdır? 

Hangi nedenle yapılmış olursa olsun yanlıştır! Bu iddia, İktidarın kaybetmesine neden olacak bardağı taşıran son damladır!

∗∗∗

Millet aç ve açıkta… Ucube sistem ekonomiyi çökertti!  İnsanlar burunlarından soluyor… Her gün sokak ortasında kadın çocuk demeden öldürülüyor…

Akşam insanların tek eğlencesi TV’lerde mafya, aşiret kavgası, hırsızlık ve uğursuzluk üzerine kurulu diziler seyrettiriliyor…  Tüm değerler yok ediliyor…Uyuşturucu mafyası Türkiye’yi mesken tutmuş…  İntiharlar çoğalmış, antidepresan ilaç kullanımı artmış… İktidar bu düzeni artık devam ettiremez… Toplum gerildikçe çözümsüzlüklerde ayyuka çıkıyor…

CHP bir umut olarak halkın önünde duruyor… Yeter diyen insanlara, yarını için hayal kuran gençlere varlığıyla güven veriyor… Çaresi var! Erken seçim!

∗∗∗

Yarın en büyük Bayramımız olan “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı” kutlayacağız! 

Herkese kutlu olsun…

Bu ülkeyi kuran ve gençlere emanet eden büyük Atatürk’e saygı ve özlem duyarak, geleceğimizin aydınlık olacağı umudumuzu çoğaltmalıyız!