Cumartesi Anneleri, 1076. hafta eyleminde Abdülkerim, Mikdat ve Münür'ün akıbetini sordu

Gözaltında kaybedilenlerin akıbetinin açıklanması ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda basın açıklaması yapan Cumartesi Anneleri, 1076. hafta eyleminde (8 Kasım 2025) Abdülkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’a ne olduğunu sordu.

Ellerinde kayıplarının fotoğrafları ve karanfiller taşıyan Cumartesi Anneleri, “İnkâra ve ağır adaletsizliklere maruz kalanlar olarak hakikat ve adalet talebimiz, yalnızca kendimiz için değil, bu topraklarda yaşayan herkesin adil, demokratik ve güvenli bir geleceğe kavuşması içindir” dedi.

Cumartesi Anneleri’nin bu haftaki basın açıklamasını Setenay Yarıcı okudu.

Bu haftanın açıklamasının tam metni şöyle: 

“Adalet duygusu, bir toplumun huzur ve güven içinde yaşayabilmesinin temelidir. Adaletsizlik, insanların devlete ve birbirlerine olan güvenini sarsar; toplumsal bağları zayıflatır, umutsuzluk ve öfkeyi besler.

Cezasızlık kültürü, adaletsizliğin en yıkıcı biçimidir. Suç işleyenlerin hesap vermediği bir düzen yalnızca bireysel adaletsizliğe değil, toplumun tüm alanlarına yayılan bir çürümeye de yol açar. Toplumsal sorumluluk bilincini yok eder, suçu teşvik eder, adalet arayanları susturur ve geleceğe dair umudu zedeler. Böylece toplumun sağlıklı işleyişi bozulur.

Gerçek bir toplumsal barış ve herkesin kendini güvende hissedeceği toplumsal birlik ancak adaletin herkes için eşit biçimde işletildiği, mağdurun sesinin duyulduğu ve suçun karşılıksız kalmadığı bir düzende mümkündür.

İnkâra ve ağır adaletsizliklere maruz kalanlar olarak hakikat ve adalet talebimiz, yalnızca kendimiz için değil, bu topraklarda yaşayan herkesin adil, demokratik ve güvenli bir geleceğe kavuşması içindir.

1076.haftamızda, 30 yıldır inkâr ve adaletsizliğin gölgesinde kendilerine ulaşmak için mücadele ettiğimiz Abdülkerim (Şemsettin) Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş için adalet istiyoruz.

27 Ekim 1995’te, Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburu’na bağlı askerler, Yüksekova’nın Ağaçlı Köyü’ne geldi. Köylüler dipçiklenerek ve yaşlılar yerlerde sürüklenerek köy meydanında toplandı. 73 yaşındaki yürüme güçlüğü çeken Abdülkerim (Şemsettin) Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş gözaltına alınarak askeri araçla Yüksekova İlçe Jandarma Taburu’na götürüldü.

Aileler, onları sormak için tabura gittiğinde Binbaşı Yurdakul, “24 saat gözaltında tutulacaklar” dedi. Ancak ertesi gün aynı aileler tekrar gittiklerinde, “Kimseyi gözaltına almadık, bir daha buraya gelmeyin” yanıtını aldılar. Başvurular sonuçsuz kaldı ve üç köylüden bir daha haber alınamadı.

Olay, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi kayıtlarına şu şekilde geçti: “Sanık Yurdakul’un komutasındaki birlik, Ağaçlı köyünden Şemsettin Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş adlı köylüleri dövmüş, yaşlı olan Yurtseven yediği tekmeler sonucu ölmüştür. Bunu gören Yurdakul, diğer iki köylünün tanıklık edeceğini düşünerek öldürülmesi talimatını vermiştir. İki köylü, tabura ait eğitim sahasında bir çukur içinde taranmış, ardından üzerlerine benzin dökülerek yakılmıştır.”

Tanık ifadelerine ve itiraflara rağmen, açılan dava “delil yetersizliği” gerekçesiyle kesin beraatle sonuçlandı. Yargıtay’a yapılan temyiz başvurusu da 2 Nisan 2001 tarihinde reddedildi. İç hukuk yolları tükenen aileler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AKP hükümeti, AİHM’e yaptığı savunmada ihlali kabul ederek üç kişinin kaybolması nedeniyle “üzüntüsünü” dile getirdi ve etkin soruşturma yürütme taahhüdünde bulundu.  (Karar Tarihi: 18.12.2003 – Başvuru No: 31730/96) Ancak bugüne kadar bu taahhüt yerine getirilmedi. Kayıpların bulunması ve faillerin yargılanması için hiçbir somut adım atılmadı.

Yurtseven, Özeken ve Sarıtaş’ın gözaltında kaybedilişlerinin 30. yılında bir kez daha iktidara sesleniyoruz:

Etkin soruşturma yürütme taahhüdünüzü yerine getirin. Üç köylünün gözaltında işkenceyle öldürülmesi ve bedenlerinin kaybedilmesiyle ilgili gerçek bir yargılama süreci başlatın.

Kaç yıl geçerse geçsin; Abdülkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten ve devletin evrensel hukuk ilkelerine uyması gerektiğini hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”