Çocukları aç bırakan ‘vergi adaleti’!

Geçen yılın Temmuz ayında TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilip yürürlüğe giren vergi kanunu ile en düşük emekli aylığı 12 bin 500 liraya çıkartılmıştı. TÜRK-İŞ verilerine göre Ağustos 2024’te, tek başına yaşayan bir kişinin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için yapması gereken mutfak harcamaları ile yaşamını idame ettirmek için yapması gereken barınma, ulaşım, eğitim, sağlık vb. harcamalarının toplam tutarı ise 24 bin 962 liraydı. Eski AKP Milletvekili Şamil Tayyar, yeni vergi kanununun halk arasında huzursuzluğu artıracağını söylemiş ve ekonomi yönetiminin ‘vergi adaleti’ olarak sunduğu bu düzenlemelerin neredeyse insanların nefesinin bile vergiye tabi tutulduğunu belirtmişti. Tayyar’a göre sorumlusu, odağına insanı değil istatistikleri alan ekonomi bürokrasisiydi. Ancak düzenleme meclisten geçti. Tayyar gibi kimi AKP’li isimler sorumluluğu ekonomi bürokrasisine atmayı seviyor. Sanki Türkiye yıllardır, işlerin tek kişinin sözüyle yürüdüğü bir sistemle yönetilmiyormuş gibi…

*** 

Temmuz 2025 itibariye en düşük emekli aylığı 16 bin 881 lira oldu. TÜRK-İŞ’in Eylül 2025 verilerine göre, tek kişinin yaşam maliyeti 3 bin 305 liraya yükseldi. Yani en düşük emekli maaşı alan bir kişi için dümdüz aç ve açıkta diyebiliriz. Gıda ve tüm temel harcamalar için dört kişilik bir haneye girmesi gereken toplam tutar, yani yoksulluk sınırı da 91 bin 109 lira. Dört asgari ücretin üzerinde. Evde çoluk çocuk herkes çalışsa yine yoksulluktan kurtulamıyor. Ve hükümet, bir yıl aradan sonra yeni vergi paketi teklifini TBMM’ye sundu. Önümüzdeki hafta Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşülmesi bekleniyor. AKP Grup Başkanvekili Abdullah Güler’in ‘devletin mali gücünü ve vergi toplama kapasitesini artırma’ amacıyla hazırladıklarını ifade ettiği kanun teklifi, vergi uzmanı Ozan Bingöl’ün deyimiyle vergi ve harçlarla dolu!  

***

Bingöl, tane tane sıralamış; hükümet yılın ilk dokuz ayında bizden saniyede 328 bin 716 lira, dakikada 19 milyon 723 bin lira, saatte 1 milyar 183 milyon lira, günde 28 milyar 401 milyon lira ve toplamda 7 trilyon 753 milyar 506 milyon lira vergi tahsil etmiş. Ancak bunca vergiye rağmen bütçe 1 trilyon 217 milyar lira açık vermiş. Önümüzdeki yıl karşı karşıya kalacağımız tabloda çoğu var! 2026 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, Meclis’e sunuldu. Komisyon görüşmeleri önümüzdeki hafta başlayacak. Ozan Bingöl, önümüzdeki yıl bizlerden 15,6 trilyon lira vergi toplanacağını hesaplamış. Bunun 3,5 trilyon lirası gelir vergisinden, 1,7 trilyon lirası kurumlar vergisinden, 5,6 trilyon lirası KDV’den ve 2,5 trilyon lirası da ÖTV’den sağlanacak. 

***

Ve yine de yetmeyecek, bütçe açık verecek. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2026 yılında bütçe giderlerinin 18 trilyon 929 milyar lira, bütçe gelirlerinin ise 16 trilyon 216 milyar 

lira olmasını öngördüklerini söyledi. Bu durumda beklenen bütçe açığı 2 trilyon 713 milyar TL. 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe verilerinin önümüzdeki yıl asgari ücrete yapılacak zam oranı için de önemli ipuçları taşıdığına dikkat çeken Ozan Bingöl, 2026’da asgari ücrete yapılacak zam oranının %18 ila %22 arasında tutulacağını öngörüyor ve net asgari ücretin 26.000 TL ila 27.000 TL arasında olacağı tahmininde bulunuyor.  Bu, Eylül 2025 itibariyle, dört kişilik bir ailenin 91 bin lira olarak hesaplanan yoksulluk sınırının sadece 13 ila 17 bin lira üzerinde bir paranın haneye girmesi demek.  

***

İktidar, bu vergi ve harçlarla dolu düzenlemeleri ‘vergi adaleti’ adı altında sunuyor. Ülkemizde adalet, bir üst başlık olarak kaybedileli maalesef çok oldu. Vergi adaleti, vergi politikalarının şeffaf ve hesap verebilir olması demek. Toplanan vergilerin, sosyal hizmetler, altyapı, kamu kurumları için kaynak olması beklenir. Kanuni düzenlemelerin eşitsizliği, yoksulluğu azaltması ve ortadan kaldırması hedeflenerek yapılmasını gerektirir. Vergi adaleti, insanlardan ödeme gücüne göre para toplayarak sağlanır. Hesap ortada. Hükümet kürdan ucuyla verdiğini kepçeyle geri istiyor. İnsanlardan verginin vergisini alıyor, iki kişilik sofraya oturup, iki tabak da kendine ısmarlatıyor. Hadi geldi, parayı da aldı gitti diyelim; ama bu ülkenin çocukları neden aç o zaman! Hükümet, halktan trilyonlar topluyor ama öğrencinin önüne koyacak bir tabak yemeği, bir bardak suyu bulamıyor öyle mi?! Türkiye’de 7 milyon çocuk yoksulluk ve sosyal dışlanma koşullarında yaşıyor. Derin Yoksulluk Ağı kurucusu Hacer Foggo, görüştükleri 108 haneden 91’inin çocuklarının yanına beslenme koymakta zorlandığını söylüyor. Her üç çocuktan biri okula aç gidiyor. Kamu hizmetlerindeki yetersizlik ve kalitesizlik o ülkede vergi adaleti olup olmadığının en açık kanıtıdır.