CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, partisinin bugünkü “Haklarımızdan vazgeçmiyoruz, toprağımızı vermiyoruz” mitingi öncesinde Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’de zeytinlerin talanına karşı bölge halkı ve çevrecilerin mücadelesine destek verdi.
Günaydın’a ziyaretinde Milas Belediye Başkanı Fevzi Topuz ile meslek odaları başkanları eşlik etti. Ziyarette bölge halkı yaşadıklarını Günaydın’a anlattı ve destek istedi.
“20 YILDIR BUNLAR ZEYTİNE DÜŞMAN”
Günaydın, burada yaptığı konuşmada, AKP iktidarı boyunca doğayı korumak için mücadele ettiklerini belirterek, şunları söyledi:
“Dünyada 200’den fazla ülke var. Tarım Anadolu’da başladı 10 bin yıl evvel. Biyoçeşitliliğin dünyada en zengin olduğu ülkelerden bir tanesiyiz. Bereketli topraklarımız var, su kaynaklarımız var, çiftçimiz, üreticimiz var. Bir zamanlar dünyada kendine yeten 7 ülkeden bir tanesiydi. Şimdi dünyanın her tarafından bütün temel tarımsal ürünleri ithalat yapmak zorunda kalan bir ülke haline geldi. Bu yalnızca yanlış politikalardan kaynaklanmıyor. 20 yıldır bunlar zeytine düşman. 20 yıldır ya yasa getirirler ya yönetmelik getirirler. Bugüne kadar hep savuşturmayı başardık. İptal ettik, geri çektirdik.”
“ANCAK ALÇAKÇA BİR RANT GİRİŞİMİYLE AÇIKLANABİLİR”
İklim krizi sorununa da dikkat çeken Günaydın, ağaç katliamının krizi tetiklediğinin altını çizerek şu ifadeleri kullandı:
“Anadolu’nun bir başka özelliği daha var. İklim değişiminin dünyada en hızla yaşandığı yerlerden bir tanesi. Türkiye hızla su fakiri bir memleket haline geliyor. O halde biz her şeyi bu iklim değişimini durdurmak ve topraklarımızı, geleceğimizi korumak üzerine yapmak zorundayız. Şimdi burada zeytin ve maden yasasıyla yapmaya çalıştıkları şey iklim değişimi için yapılması gerekenlerin tam tersi. Çünkü dünya artık fosil yakıtlardan vazgeçiyor. Fosil yakıtlar iklim değişimini tetikleyen en önemli unsur. Burada 40’tan fazla köyü adeta yerinden edeceksin. Zeytin ağaçlarıyla insanıyla beraber burayı tarumar edeceksin, yerine de son derece kalitesiz bir linyit çıkartacaksın. Onu termik saatler halinde işleyeceksin. Oradan çıkan baca gazlarıyla da Türkiye’yi zehirleyeceksin, iklim değişimine katkı koyacaksın. Dünyada aklı başında bütün ülkeler fosil yakıtlardan vazgeçerken, iklim değişiminin tam göbeğinde olan bu memleketin fosil yakıtlara her gün biraz daha yüklenmesinin akılla anlatılabilir bir yanı yoktur ancak alçakça bir rant girişimiyle açıklanabilir yanları vardır.
“ŞİRKETİN TALİMATINI GECE GÜNDÜZ ÇALIŞARAK YERİNE GETİRDİLER”
Türkiye, belirli bölgelerinde suyu olan ama belirli bölgelerinde suyu hızla çekilen, kritik su eşiğine doğru ilerleyen ve yakın gelecekte su fakiri olacak bir bölge. Akbelen’in İkizköy havzası, 11 milyon metreküp suyu barındırıyor. Burada 50-60 metreye inerek bir linyit madeni çıkartmaya yönelik her çaba, aynı zamanda bu su kaynaklarını da mahvetmeye yönelik bir çaba olarak tarihe geçecektir. Peki bunu neden yapıyorlar? Bunu biliyoruz da iktidarın Enerji Bakanı, Tarım Bakanı bilmiyor mu? İktidarların nereye dayandıklarıyla açıklanabilir? Kime dayanıyorlar? Kimisi köylüye, işçiye, memura, halka dayanır; kimisi de ranta dayanır. Bir şirketin talimatını gece gündüz çalışarak ve acımasızca yerine getirdiler.”
“04.00’TE YOKLAMA İSTİYORSUN, LOBİDEN UYANMIŞ GELMİŞLER EL KALDIRIYORLAR”
Yasa teklifinin TBMM’den geçiş sürecine ve sonrasında yasayı durdurmak için yapılanlara da değinen Günaydın, şunları söyledi:
“TBMM’de 600 milletvekili var. O 600 milletvekilinden Cumhur İttifakı’na; yani AKP’ye, MHP’ye, HÜDA PAR’a ve DSP’ye bağlı olanların sayısı muhalefete ait olanların sayısından fazla. Dolayısıyla benim herhangi bir yasayı sayısal çoğunluğum üzerinden durdurabilme şansım yok. Peki Meclis’in dinamikleri içerisinde ben bunu nasıl yapmaya çalışıyorum? Bunlar geliyorlar, belirli saatlerden sonra Meclis’i terk ediyorlar. Tam Meclis’te olmadıkları zaman yoklama istersen ve bu yoklamayı iki kere tekrar edip de Meclis’te yeterli sayıda milletvekilinin iktidardan olmadığını saptarsan o yasayı durdurmak için Meclis’i o gün kapatıyorsun. Bunu defalarca yaptık. Bir sürü kanun teklifini böyle engelledik. Fakat mesele zeytin ve maden yasasına gelince eski Genelkurmay Başkanı, eski Dışişleri Bakanı, aklına kim gelirse gece 04.00’te yoklama istiyorsun bakıyorsun lobiden uyanmış, gelmişler, el kaldırıyorlar. Çünkü o firmalara söz verdiler. O firmalardan talimat aldılar. Bu kadar basit.
“BU MECLİS’İ SİZE DAR EDECEĞİZ”
Meclis’te kanımızın son damlasına kadar gayret ettik. Fakat maalesef yasayı geçirdiler. Yasayı geçirdikleri gün ben ‘Bunu Anayasa Mahkemesine götürmek için gerekli hazırlıkları yapacağız’ dedim. Ama ben burada tek başıma gitmeyeceğim. Bizle beraber mücadele eden kim varsa imzasını alacağız. Büyük bir memnuniyetle söyleyeyim ki 12 partinin milletvekilleri Anayasa Mahkemesi dilekçesine grup başkan vekilleriyle beraber imza attılar. Bu Meclis’i size dar edeceğiz. Bu Meclis’te sizi çalıştırmayacağız. Muhalefetin bu birlikteliği ve bu iradesi çok önemli. Sonra dilekçemizi teslim ettik. Anayasa Mahkemesine de ‘10 küsur yıldır yürütmeyi durdurma kararı vermiyorsun. Burada vermek zorundasın. Zeytinler kesildikten, buralar tarumar edildikten sonra iptal kararı versen ne olur? Önce yürütmeyi durdur ki buraya tasallut edemesinler’ dedik.”
“ZEYTİN GELECEĞİMİZDİR”
Zeytinin hayat olduğun kaydeden Günaydın, zeytinlerin talanına karşı durmaya devam edeceklerini söyledi ve “Burayı rahat bırakmamaya kararlılar. Onlar için kömür para demek. Bizim içinse zeytin hayat demek. Onlar, gözlerini hayata kapatmışlar. Onların gözleri doların yeşilinden başka bir şey görmüyor. Burada hukuka dayalı meşru mücadelemizi sürdüreceğiz. Burada bir müdahale olursa milletvekili arkadaşlarımızı göndereceğiz, kendimiz geleceğiz. Türkiye’nin gündemi yapmaya devam edeceğiz. Burayı dimdik ayakta tutacağız. Bu zeytini küçümseyenler var. Zeytin geleceğimizdir. Zeytin toplumumuzun sağlıklı beslenmesinin garantisidir. Onu hep beraber koruyacağız” diye konuştu.
TOSUN: BURADAKİ 48-50 KÖYÜN TAHRİBATI YAPILACAK
Milas Belediye Başkanı Fevzi Topuz ise bölge halkının geçiminin zeytin olduğunu ve zeytin talanının hayatın yok olması anlamına geldiğini anlatarak, şöyle konuştu:
“Zeytin bu bölgenin olmazsa olmazı. Bu bölgede zeytinle geçinen binlerce vatandaşımız var. Zeytini her yıl üretip türevlerini vatandaşlarla buluşturursunuz. Ama kömürü bir defa alırsınız. Kömürü bir defa üreteceğiz ama zeytini her yıl üreteceğiz. Burada belki 3-4 bin yıllık zeytin ağaçları var. Vatandaşlarımızın haklı direnişinin yanındayız. Yalnızca zeytin ağaçlarımız değil, sularımız da gidiyor. Hava koşulları yavaş yavaş kuzeye doğru kayıyor. Anadolu coğrafyası çoraklaşacak. Kuruma noktasına gelecek. O yüzden bizim bu bölgedeki bütün ağaçları ve doğayı yeraltı sularının korunması açısından korumalıyız. Ben bu direnişin yanında değil içindeyim. Buradaki 48-50 köyün tahribatı yapılacak. Hem zeytin ağaçlarımız hem de diğer ağaçlarımız gidecek. Vatandaşlarımızın direnişinde elimizden geleni yapacağız. Başarı hepimizin olacak. Başarı bu ülkeyi koruyanların olacak.”
IŞIK: NE ÖLÜMÜZE NE DİRİMİZE HUZUR VAR BU TOPRAKLARDA
İkizköy Mahalle Muhtarı Nejla Işık da 7 yıldır mücadele ettiklerini anlatarak, şunları söyledi:
“Zor ama burada ‘Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Burası bizim kırmızı çizgimiz’ diyen önce İkizköylüler, sonra Karacahisarlılar, Çamköylüler; onlar da nelerinden olacaklarını gördüler. 240 bin dönümlük bir araziden bahsediyoruz. Yeniköy-Kemerköy Termik Santrali’nin yutmak istediği köyler. Burada bizim su kaynaklarımız gasbediliyor, 11 milyon metreküp. Jeoloji mühendislerinin çalışmaları burasının tek tatlı su kaynağı olduğunu söylüyor. Her şey bir kenara su ve yaşam için bu mücadeleye herkesin sahip çıkması gerekiyor. Biz çok kararlıyız. Her ne olursa olsun kepçelerin önüne de yatacağız, kamyonların önüne duracağız. Bir tek zeytinimize dokundurmayacağız. Geçtiğimiz 10 gün içinde maden yasasını fırsata çevirerek şirketin değimiyle 151 zeytin ağacını taşıdılar. Bu bir katliam. ‘Bu sıcakta üzerinde meyvesi varken bunu yapamazsınız’ dedik. Bu sesi yükseltmek için biz kararlıyız. Bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Sonuna kadar gideceğiz. Kaybetmeyeceğiz. Kaybedeceksek de onurumuzla kaybedeceğiz. Çok güçlü şirketler farkındayız ama 7 senedir onların hızını kestik, durdurduk. Bunu bir avuç köylü olarak yaptık. Bundan sonra 48 köy olarak yapmak istiyoruz. Bu mücadeleye el verin. Mezarlara da gelecek sıra. Ne ölümüze ne dirimize huzur var bu topraklarda.”