Çatlağı hiçbir sıva kapatamaz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, pazartesi günü MHP ile kurduğu ortaklıkla ilgili “sorun var” algısını yalanladı. Erdoğan, “İttifak ortağımız ve milletimizle beraber Türkiye Yüzyılı’nı yapana kadar dinlenmeden çalışmaya devam edeceğiz” açıklamasında bulundu. 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise konuyla ilgili yaklaşımını partisinin grup toplantısında şöyle ifade etti: “Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı arasında terörsüz Türkiye hedefi etrafında ne bir görüş ayrılığı ne de siyasi bir ihtilaf asla, katiyen söz konusu değildir.” 

İki lider bir kez daha “aramızda hiçbir sorun yok” dedi. Erdoğan’ın bugün yapacağı konuşmada bu fikri biraz daha güçlü biçimde vurgulaması bekleniyor. Bununla birlikte Bahçeli’nin dün yaptığı konuşmayı yalnızca bir “birlik” mesajı olarak görmek doğru olmaz. Bahçeli, konuşmasında Erdoğan’a birden fazla mesaj vererek aslında krizin bitmediğini ya da çatlağın tamir edilmediğini gösterdi.  

BAHÇELİ NE İSTİYOR?

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin konuşmasında iki önemli mesaj, hatta talep var. Birincisi, Demirtaş’ın bir an önce cezaevinden çıkması; ikincisi ise Meclis’te kurulan komisyonun Öcalan’la görüşmesi. Bahçeli, komisyonun İmralı ziyareti konusunda MHP’nin de destek vermeye hazır olduğunu belirtti. 

Bahçeli uzun süredir sürdürdüğü taktikte ısrarcı. Atılmasını istediği adımlar konusunda tekrardan kaçınmıyor; ta ki o mesele çözüme kavuşana kadar. Bugüne kadar bu taktiğin, gecikmeli de olsa, işe yaradığını söylemek mümkün. Bu iki başlık için de Erdoğan öyle ya da böyle bir adım atacaktır. Ancak şunu da eklemek gerekiyor ki bu kez öncekiler kadar geniş bir zamana sahip değil. 

Hem Demirtaş hem de İmralı’ya ziyaret konusunda en fazla bir haftalık bir süre olduğunu söylemek mümkün. 

ZORUNLU İTTİFAK BİTER Mİ?

Bahçeli’nin dün Meclis kürsüsünden “yapılmalı” dediği iki başlık konusunda Erdoğan adım atmazsa ne olur? Öncelikle, Erdoğan’ın bu konuda çok ayak diremeyeceğini tekrar ederek olası senaryolara bakalım. 

Bahçeli, bu iki meseleyi ne kadar önemsediğini defalarca anlattı. Hassasiyetin daha iyi anlaşılması için son konuşmasında Öcalan-Demirtaş ilişkisi gibi ayrıntı sayılabilecek konulara bile girdi: “İmralı ile Edirne arasında itilafı çıkarmanın nereye hizmet ettiğini çok iyi biliyoruz. Öcalan ve Demirtaş’ın arasına mayın döşemek isteyenler, kimsenin bu oyuna gelmeyeceğini öngörmelidir.” 

Açıkça, her iki konuda da adım atılmamasını “oyuna gelmek” olarak değerlendiriyor. Burada da durmayıp ileri bir adım daha atıyor: “Seçilecek heyet İmralı’ya giderek ilk ağızdan ihtiyaç olan mesajı alırsa süreç hızlanacaktır. İmralı sözünü tutmuş, açıklamalarının arkasında durmuştur.” 

Bahçeli net bir şekilde Erdoğan’a “artık adım atma sırası sende” diyor. Bu sözlerden sonra AKP’nin adım atmaması ciddi bir krizin kapısını sonuna kadar aralayacaktır. Ancak Cumhur İttifakı’nın, ne kadar büyük olursa olsun, bir krizle bitmeyeceği de açık. İki partinin de bu ittifaka ihtiyacı var ve kolayca silip atamazlar. Mutlaka pansuman edici hamleler, görüşmeler arkasından gelir. Fakat öte yandan ilişkinin ciddi bir yara alacağını söylemek mümkün. 

BARRACK’A NEDEN KIZDI?

Erdoğan-Bahçeli ilişkisinin krize doğru ilerleyen sürecini anlamak için son bir açıklamaya da bakmak gerekir. Hatırlanacağı gibi ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, geçen hafta sonu katıldığı bir toplantıda Türkiye ve İsrail’in savaşmayacağını söyledikten sonra, “Hazar’dan Akdeniz’e tam bir iş birliği olacak.” ifadesini kullanmıştı. 

MHP lideri Devlet Bahçeli, tıpkı Kıbrıs seçimlerinde olduğu gibi bu açıklamaya da çok sert tepki gösterdi. Her konuda konuşmayı görev edinen Barrack’a bu sözleri nedeniyle bu kadar sert çıkmak çok mantıklı görünmüyor. MHP lideri, iki meselede hızlı ve yüksek perdeden tavır aldı. Çok açık ki Bahçeli’nin asıl hedefi ne Kıbrıs’ta seçim kazanan Erhürman ne de Barrack. Asıl hedef, Erdoğan’dan başkası değil. 

ABD-ERDOĞAN İLİŞKİSİ

MHP ile AKP arasındaki ilişkiler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump’la görüşmesinin hemen öncesinde sıkıntılı bir hâl almaya başladı. Bahçeli, bu tarihten itibaren açık biçimde Suriye, Kıbrıs, Filistin gibi konularda Erdoğan’ın ABD politikasına bu kadar yakın durmasından rahatsızlığını dile getirmeye başladı. 

Bu rahatsızlık, esas olarak izlenen siyasetten çok, dışarıda kurulan Erdoğan-Trump ilişkisinin içeride MHP’nin devre dışı bırakılma ihtimalini güçlendirmesinden kaynaklanıyor. Anlaşılan o ki Bahçeli son dönemde iyiden iyiye Erdoğan’ın MHP’nin olmadığı bir rejim kurma ihtimalinden şüphe duymaya başladı. 

Dış politikadaki dengeleri çok değiştirme gücüne sahip olmayan Bahçeli, siyasetini “çözüm süreci” tartışmaları üzerine inşa ederken ülke içinde elini güçlendirecek her siyasal figüre razı durumda. Öcalan ve Demirtaş’ı aynı anda yanında istemesine de bu gözle bakmakta fayda var. Yakında benzer bir çağrıyı CHP’ye yapması da sürpriz olmayacaktır. 

AKP’NİN DERDİ SANDIK

Erdoğan-Bahçeli çekişmesi giderek rejimin hangi yöne evrileceği tartışmasına dönüşüyor. Bahçeli, yeni rejim içinde kendine yer ararken Erdoğan, değişimin ailesinin önderliğinde yapılmasını garanti altına almaya çalışıyor. 

Bundan sonra içeride ya da dışarıda atılacak her adım, iktidar ortakları tarafından “kimin işine yarıyor” sorusu üzerinden değerlendirilecek. Bu da iktidar içi gerilimin seçim anına kadar devam edeceği anlamına geliyor. 

AKP, seçime kadar en az riskle ilerlemeye çalışırken MHP, daha atak bir siyasetle pozisyonunu koruyabileceğinin farkında. İktidar bloku, tüm güç gösterisinin arkasında aslında çok zor günler yaşıyor.