brikolajla tanışalım
Dirençlilik Kongresi’ndeydim. Sahneye TÜBİTAK’tan bir kadın çıktı ve sunumu sırasında hiç beklemediğim bir kelime kullandı: brikolör.
Bir an durdum. Çünkü zihnim o anda sahaya, enkaza, kriz çadırlarına, eski görev bölgelerime gitti. Masa başı kelimesi gibi duruyordu ama değildi. İçgüdüsel olarak biliyordum: Bu kelime benim hayatımda zaten vardı. Sadece adını yeni öğrenmiştim.
Brikolör Kimdir?
Bu kelimeyi Fransız antropolog Claude Lévi-Strauss literatüre sokmuş. Ama akademik anlatınca ruhu kaçıyor. Brikolör aslında çok basit bir şey:
Elindeki sınırlı imkânla çözüm üreten, doğaçlama zekâya sahip insan.
Plan yoksa yol açan kişi. Kurallar çökünce sistemi sıfırdan kuran kişi.
Afette jeneratör mü bozuldu? Brikolör orada.
Malzeme gelmedi mi? Brikolör üretir.
Sistem tıkandı mı? Brikolör arkadan dolaşır.
Çünkü brikolör, “yokluk” ile kavga etmeyi değil, “yokluğun içinden çözümü” seçer.
Bu yüzden brikolaj, sadece bir kelime değil. Bu bir hayatta kalma zihniyeti.
Afetler de brikolaj üzerine kurulur, kimse söylemek istemese de
Teoriler, planlar, yönetmelikler güzel şeylerdir. Bir ülke bunlar olmadan büyüyemez. Ama sahada durum farklıdır. Afet sahası, teorik dünyanın reddettiği biçimde çalışır.
Afette kontrol önce kaybedilir, sonra brikolörler geri kazanır.
Bir afet planında “eldiven bittiğinde ne yapılır” yazmaz.
Bir yönetmelikte “köylünün traktörü resmi görev aracına dönüşürse protokol nedir” yazmaz.
Ama sahada olur bunlar. Hem de her afette olur. Çünkü hayatın gerçeği böyledir: Yazılmayanı sahadaki zeka tamamlar.
Brikolajın kitap tanımını kongrede duydum. Ama anlamını sahada öğrendim.
Bir gece ansızın arandığında, çantanı alıp gidip ilk 6 saatin içine düştüğünde anlarsın gerçeği.
İlk yardım çantan eksiktir, telsiz çeker ama konuşamazsın, plan işlemeyecek kadar uzaktır. Emir komuta zinciri kurulur ama yaşam zinciri daha önce kurulmalıdır. İşte bu yüzden sahada işler şöyle yürür:
• Köy meydanından masa toplayıp kriz merkezi kurduysak → brikolajdır.
• Aynı kamyonda hem battaniye hem kompresör hem umut taşıdıysak → brikolajdır.
• Bir köy okulunu depo yapıp sistemi oradan kaldırdıysak → brikolajdır.
• Çadır direklerini beklemeyip kendi iskeletimizi kurduysak → brikolajdır.
Kimse bunları yazmaz ama hakikat nettir:
Plan masada çalışır, hayat sahada. Hayatın dili ise brikolajdır.
Türkiye Brikolörler Ülkesidir (kabul edelim)
Bizim insanımız pratik zekalıdır (selam sana Karadeniz). Çünkü yoklukla büyüdük. Bu utanılacak bir şey değil, öğrettiği şey değerli:
İmkânsız görünen şeyleri oldurmayı öğrendik. Bu yüzden krizlere hızlı uyum sağlıyoruz. Bu yüzden köylerde hayatta kalma bilgisi canlı. Bu yüzden afet bölgelerinde ilk sistem halk tarafından kurulur.
Modern doktrin buna toplumsal dirençlilik der. Ben daha gerçek bir şey söylüyorum:
Bu ülkeyi büyük afetlerde ayakta tutan şey, brikolör aklıdır.
Çeliği olanlar kurumsal binalar yaptı,
Kağıtları olanlar stratejiler yazdı,
Ama aklı olanlar sahada sistemi kurdu.
Bu cümle ağır gelebilir bazılarına. Ama gerçek budur.
Brikolaj Neden Önemli?
Çünkü afetlerde beklemek ölümü hızlandırır. Bir işi yapmak için izin beklemek, bir süreci yürütmek için imza aramak, karar için çağrı beklemek… Bunlar hayatı geciktirir. Brikolaj, bu gecikmeyi ortadan kaldırır. Afette zaman her şeydir. Bu yüzden brikolör şöyle düşünür:
• “Hazır yoksa üretirim.”
• “Kural yetmiyorsa çözüm geliştiririm.”
• “Yalnızsam bile başlarım.”
• “Yapılacak iş varsa biri yapmalı – o biri benim.”
Tehlikeli Bir Şey Söyleyeceğim
Bu ülkede afet planlarını kitaplaştıranlar ile afetleri yönetenler aynı insanlar değildir.
Çünkü brikolaj, çoğu zaman görünmez emeğin, üstü çizilen insanların, özveriyle çalışan ekiplerin işidir. Çoğu zaman tutanağa bile geçmezler.
Bu yüzden diyorum ki:
Brikolörler bu ülkenin sessiz kahramanlarıdır.
Afetler bana şunu öğretti: Dirençli olmak, çelikten binalara sahip olmaktan önce zihinde başlar.
Brikolaj bir kavram değil. Bir duruş. Bir refleks. Bir yemin.
“Ne olursa olsun çözüm üreteceğim” deme cesaretidir.
Bugün elimizde veri tabanları var. İyi ki var.
Afet planlarımız var. Olmalı zaten.
Ama şunu unutmayalım:
Bu ülkenin en büyük gücü hâlâ insanıdır.
Ve bazı insanlar vardır ki kriz anında bir sistemin yerini alabilir.
İşte onlara brikolör denir.
Bu yazı, afet sahasında malzemesiz ama çaresiz kaldığında aklını malzeme yapan herkese adanmıştır.
BRİKOLÖR DE NE? was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.