36. Ankara Film Festivali’nin En İyi Film ödülü beklendiği gibi ‘Tavşan İmparatorluğu’na gitti. Seyfettin Tokmak Antalya’dan sonra bir kez daha En İyi Film ödülünü kazanırken, Antalya’da hak ettiği halde alamadığı En İyi Senaryo ödülünün ve FİLM-YÖN Jürisinin iki film arasında paylaştırdığı En İyi Yönetmen ödülünün de sahiplerinden biri oldu. Tokmak, Antalya’daki FİLM-YÖN Jürisinden de aynı ödülü kazanmış, Boğaziçi’nde En İyi Yönetmen seçilmişti. Bu yıl Tavşan Yılı mı bilmiyorum ama ‘Tavşan İmparatorluğu’ 2025 yılının çok ödüllü filmlerinden biri (diğeri Pelin Esmer’in filmi ‘O da Bir Şey mi?) olarak sinema tarihimize adını yazdırdı.
Festivalin En İyi Yönetmen ödülü ise ‘Buradayım İyiyim’ filminin yönetmeni Emine Emel Balcı’ya verildi. Balcı, aynı zamanda FİLM- YÖN’ün En İyi Yönetmen ödülünü paylaştı. Gerçekten de duyarlı anlatımı ve oyuncu yönetimindeki başarısıyla yılın en iyileri arasında yer alıyordu ‘Buradayım İyiyim’. Antalya’da Jüri Özel Ödülü kazanan Şeyhmus Altun’un ‘Aldığımız Nefes’i Ankara’dan üç ödülle ayrıldı: En İyi İlk Film, En İyi Erkek Oyuncu (Hakan Karsak) ve En İyi Sanat Yönetmeni. Mahmut Fazıl Coşkun başkanlığında, Aslı Dadak, Diloy Gülün, Hasibe Eren, Osman Bayraktaroğlu’ndan oluşan jürinin ödüllendirdiği bir başka film de (ne yazık ki Ankara’da kaldığım üç günün programında yer almadığı için izleyemediğim) ‘Atlet’ oldu.
SÜRPRİZLİ SONUÇLAR
Peki, hiç mi sürpriz yoktu jürinin kararlarında? Vardı elbette; Boğaziçi’nde En İyi Film, Antalya’da En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini kazanan ‘Parçalı Yıllar’ın Ankara’dan ödülsüz ayrılması, Adana’da dört dalda ödül kazanan ‘Perde’nin Ankara’dan tek bir ödülle (Yardımcı Erkek Oyuncu Bedir Bedir) ayrılması sonuçların sürprizli yanlarıydı. Antalya’dan ödülsüz ayrılan Ziya Demirel’in ‘En Güzel Cenaze Şarkıları’ da Yardımcı Kadın Oyuncu ve SİYAD ödülünü kazandı. Bu karşılaştırmaları neden yaptım? İlk nedenim, jüri kararlarının sübjektifliğinin altını çizmek. Aynı filmleri farklı jürilerin önüne koyduğunuzda farklı sonuçların çıkması çok doğal… Bu yüzden kazanamayanların üzülmesine gerek yok. İkinci nedenim ise, ülkemizde giderek sayıları artan film festivallerinde Ulusal Yarışma yapılmasının anlamsızlığına dikkat çekmek. Aynı filmler, farklı jürilerde değerlendirildiğinde filmlerden çok jüriler yarışıyor gibi geliyor bana. Birden fazla Ulusal Yarışma yapan başka ülke var mı, bilemiyorum… Hafta içinde İstanbul’da düzenlenecek 15. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali bu anlamda doğru bir tercih yaparak yerli filmleri Uluslararası Yarışma içinde değerlendiriyor.
Ankara Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışmasındaki ödül, Çayan Demirel ve Ayşe Çetinbaş’ın ‘Kardeş Türkülerle 30 Yıl’ adlı belgeseline gitti. Film, gerçekten de ödülü hak eden bir yapımdı ama yarışmadaki iki önemli belgeseli daha vurgulamadan geçemem: Tayfun Belet’in ‘Roman Gibi’ ve Mert Güncüer’in ‘Bir Sürgünün Not Defteri: Misina’.
ANKARA’DAN AKDENİZ’E
Ankara programının Uluslararası seçkisi içinde beğeni ile izlediğim birkaç filme değinmek isterim. Diğer festivallerde kaçırdığım ‘Gizli Ajan’ı Ankara’da yakaladım! Günümüz Brezilya sinemasının usta yönetmeni Kleber Mendonça Filho’nun politik gerilim filmi 2026 Oscar’larında ülkesini temsil ediyor. İlk beşe girmesi sürpriz olmaz. Tüm festivallerin gözdesi Cafer Panahi’nin ‘Görünmez Kaza’sı, Sergey Loznitsa’nın ‘İki Savcı’sı, Simon Mesa Soto’nun ‘Bir Şair’i, Ondrej Provaznik’in ‘Kırık Sesler’i izlediğim yapımlardı. Richard Linklater’in ‘Yeni Dalga’ ‘Carla Simon’un ‘Romeria’sı ve Edgardo Pistone’nin ‘Merhaba Çocuk’u Ankara’da beğeniyle izlediğim filmler arasındaydı. Goethe Enstitüsü’nün Alman filmleri seçkisi bu yıl da festival programı içinde yer almıştı. KİNO 2025 filmlerinin bu hafta İzmir’de Goethe Enstitüsü tarafından İstinye Park’ta gösterileceğini sinemaseverlere duyuralım. Aynı hafta içinde İstanbul’da Suç ve Ceza Festival, Pera Müzesi’nde Yunanistan Sinema Günleri, İstanbul Modern’de Locarno Festivali seçkisinin çakışması sinemaseverler adına üzücü.
İzmir’de dördüncü kez 26-30 Kasım tarihleri arasında İzmir Kalkınma Ajansı işbirliği ile gerçekleşecek olan 4. Akdeniz Sinemaları Buluşması’ kapsamında Institut français (İzmir Fransız Kültür Merkezi) ve Casa Italia salonlarında İzmirli izleyicilere dokuz film sunulacak. Hemen her film sonrası filmlerin yönetmen ya da yapımcılarının söyleşilerinin yer alacağı festival, 2025 Uluslararası Oscar’ını kazanan Filistin, Norveç, Danimarka, Fransa, Almanya, Belçika yapımı ‘Gidecek Yer Yok’ filmi ile açılacak. Gösterimlerde Fransa, İtalya, Tunus, Lübnan sinemalarının son yılda gerçekleştirdiği ödüllü yapımların yanı sıra sinemamızdan yepyeni iki Akdeniz filmi, Tunç Davut’un Tarsus’ta çektiği ‘Kesilmiş Bir Ağaç Gibi’ ve Orhan Eskiköy’ün Hatay’da depremzedelerle gerçekleştirdiği ‘Ev’ yer alıyor. Duyurması bizden, izlemesi sizden…