Sessiz görünen ama bir o kadar naifliği ve güler yüzlü birine itafen her gün sokağımın yanında gülücekler saçan..ışıklar içinde şimdi uyuyor..
Benim her gün gittiğim bir yoldur orası.. Caddebostanda.. O sokakta bir sima vardı , görüp görmezden gelenlere inat yaşayan bir ruh. Sporumu yaptıktan sonra kahvemi içerken yıllar önce dikkatimi bir keresinde çekmişti… Köpüşüyle oynarken , orada kendi halinde yaşardı Özdemir abi .. Ağaç altında oturan adam olarak adı bilinirmiş yeni duydum.
Kimisi de bilmez yanından geçip giderdi çoğu kişi ya da ben gibi siz gibi bazı gözlerin gördüğü bir ruhtu öyle naif, kibar, sessiz kendi halinde her şeye ve herkese rağmen şu hayata meydan okuyan ama okurken asla kalbini kirletmeyen o ruhlardandı.. Kalbi kararmayan hayata her ne olursa her ne başına gelmiş bile olsa o yüzündeki gülümsesiyle benim gözümde bir savaşçıydı ve hep te öyle kalacak eşsiz bir ruh Özdemir abi.
Küçük köpeğiyle oturur ağaç altında sessiz sakin naif kibar tevekkül ederdi özdemir abi.. Dünyası minnak bir köpeğiyle bir ağacın altında geçerdi mutluydu ne garip isyan etmiyordu belki vaktinde etmişti o öfke dinmişti bir kabulleniş sanki bu dünyanın faniliğine artık bilgece bakan gözlerle etrafa bakardı sanki gözleri konuşan bir ruh.. Sokakta uyurdu arada gezer esnafa bizlere selam verirdi, onun meleği vardı can yoldaşı köpeği onu koruyordu en yakın dostu sırdaşı. Sevdikleri neredeydi kim bilir belki var belki yoktu hayat onu bir ağaç altında köpeğiyle mecbur mu bırakmıştı İstanbulun sokaklarına kendi mi tercih etmişti hiç bilemeyeceğiz.. Ama Özdemir abi gocunmazdı.. Gözleri hep gülerdi esnafa bizlere güler yüzlüydü karnı gözü toktu belliydi hayatta görmüş geçirmiş biriydi. Bir keresinde kış ayıydı hiç unutmam o kışı spordan çıkmıştım nasıl soğuk… Soğuğu oldum olası kış ayını sevmem kurt kışı geçirince ayazı unutmaz derler.. O bakışları özdemir abide görmüştüm kırık tebessümle o soğukta karda köpeğiyle oturuyordu elleri kıpkırmızı olmuş bir battaniye kendinde diğeri köpeğinde.. Yanına gitmiştim nasıl güler yüzlüydü anlatamam size içimi ısıtmıştı bir çorba alabilir miyim yemek demiştim.. Biraz mahçubiyetle gözleri dolarak reddetmemişti. Şimdi en güzel cennet bahçesinde ziyafet çekiyorsun Özdemir abim üşümek yok artık
O köşeden geçerken geçerken Özdemir Abiyi göremeyeceğiz. Ağaç orada, banka dokunan sabah güneşi de orada olacak ama o melek oldu. Köpeği meleği gibi bakıyordu etrafa, sanki sahibini hala bekler gibi şimdi birine emanet edildi. Esnafın yüzü bizler bileceğiz onu “ O gün sadece rüzgar konuştu, o ağacın yapraklarını okşayarak o haber geldiğinde.
Bir şey anladım o an.
Kimi ruhlar bu dünyaya kalabalıklar arasında parlamak için değil, sessizce ışık olmak için gelir.
Onlar kimsenin fark etmediği bir köşede, kimsenin eline dokunmadığı bir kalpte yer ederler.
Özdemir Abi de öyle bir ışıktı kimseye ait olmayan ama herkesi ısıtan bir ışık.
Oradan geçerken, kahvemi elime aldığımda, gözüm hep o ağaca bakacak artık
Sanki hala orada oturuyormuş gibi gelecek nedensiz…
O mütevazı gülümseyişiyle, meleğini okşarken, hayata sessiz bir teşekkür ediyormuş gibi.
Belki de gerçekten ediyor, kim bilir.
Ruhlar gitmez, sadece yer değiştirir derler ya
Benim için Özdemir Abi hala orada.
Bir ağacın gölgesinde, İstanbul’un kalabalığında, kendi sessiz cennetinde.
Bir Sessiz Yüzün Hikayesi… was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.