Bir ev yalnızca duvarlardan, pencerelerden ve eşyadan ibaret değildir. Bir ev, içinde yankılanan seslerle, sabah kahvesinin kokusuyla, iki insanın birbirine “iyi misin?” demesiyle anlam kazanır. Sevgiyle kurulan bir yuva, insanın yeryüzündeki en derin ihtiyacına’’ait olma hissine ‘’cevap verir. Çünkü sevgi, birine tutunmak değil; onunla birlikte kök salmaktır.
Aşk, evliliğe dönüşünce kaybolmaz; biçim değiştirir. Artık tutkudan çok, güvenin sesi duyulur. Aynı sofraya oturmak, aynı yatağa uzanmak, aynı sabaha uyanmak bir tür dua hâline gelir. İki kalp arasında görünmez bir köprü oluşur; biri yorgun düştüğünde diğeri taşır, biri susunca diğeri anlar. Bu paylaşılan alan, ruhun dinlendiği, benliğin kabuk bağladığı bir sığınaktır.
Gerçek bir yuva, insanı dış dünyanın gürültüsünden koruyan sessiz bir limandır. Burada sevgi, şefkat ve anlayış birbirine karışır. Evlilik, bazen sabırla örülen bir halı gibidir , her ilmeğinde özen, bazen gözyaşı, bazen kahkaha vardır. Bu halının üzerinde yürüyen iki ruh, zamanla birbirine benzemeye başlar; artık “ben” değil, “biz” vardır.
Ve işte o “biz”, insanın içindeki yalnızlığı onaran en güçlü şifadır. Sevgiyle kurulan bir yuva, ruhun kendi merkezini bulduğu yerdir. Çünkü orada sadece biri değil, iki insan birlikte büyür, birlikte iyileşir, birlikte insan olur.
Bir İmzanın Ötesinde: Hayat Arkadaşlığına Dair was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.