Bir Ada’da Geçen Zaman

Bugün Büyükada’ya geldim
Aslında sadece bir yere gelmedim… Kendime biraz daha yaklaştım da denebilir.
Şehirdeki kalabalığa günübirlikte olsa veda etmek istedim ve belki de ilk defa gerçek bir “durma” ihtiyacı duydum.

Vapura binerken içimde garip bir sessizlik vardı biraz burukluk, hayaller belki…Belkilerle yol aldım vapura binerken sonra olsunlara döndü.. O sırada arkamda küçülen yaşadığım şehir, arkamdan bağırıp “Nereye gidiyorsun?” diye soruyordu bana sanki ama ben dönüp bakmak istemedim. Sadece denizdeki baloncukları köpükleri izlemek istedim güneşin sıcaklığı o an tenimi ısıttı, rüzgarı dinledim, martıların kahkahalarını dinlerken onlara simit verdim yol boyunca eşlik ettiler.
Bugün biraz benden başkasını duymak istemedim.

Adım Adım Sakinliğe gitmek tek istediğim bu oldu elimde kitabım kahvem…

Ada iskelesine iner inmez bir şey oldu…
Şehrin üzerime bıraktığı o görünmez yük, omuzlarımdan yavaş yavaş aktı sanki.
Binaların sıkıştırmadığı, insanların acele etmediği, kimsenin kimseyi itmediği bir dünya…
Adım hızım bile kendiliğinden yavaşladı.
Kafamın içindeki konuşmalar sustu onun yerine rüzgarın sesi geçti.

Burada her şey daha çıplak, daha gerçek ve daha sade.
Ve ben bu sadeliğin içine kendimi bıraktıkça hafifledim.

Büyükada’da bir bankta otururken, denize bakarken fark ettim
Uzun zamandır kendime sarılmamışım ilk kez dinginliğin huzurun önemini anladım o an… Kaos, dramdan çok huzurun önemi… Sarıldım kendime begonvillerin arasında hışırdayan yaprak sesleriyle sokaklarda yürürken neler geçti aklımdan kalbimden…

Burada kaçacak yer yok. Ve garip şekilde, bu iyi hissettiriyor.

Şehir Gibi Değil Burası

Şehir bana hep güçlü olmam gerektiğini hatırlatıyor.
Sesler yüksek, yüzler hızlı, nefesler kısa.
Her şey biraz sert, vahşi, hızlı…

Ama ada…
Ada daha yumuşak davranıyor insana sanki insanlar başka gözlerle bakıyor gülümsüyor ne bir korna sesi ne bir öfke var herkes tebessüm ediyor kuş sesleri, bisikletler, kediler, sonabaharın renkleri…
Ağaçların altında yürürken, rüzgar bir şey anlatıyor sanki bana;
“Artık sakin olabilirsin.”

Büyükada’da Hissettiğim

—Sessizliği sevdim.
— İnsanların gözlerindeki telaşsızlığı sevdim.
— Bir yere yetişme zorunluluğumun olmamasını sevdim.
— Kendimi sevdim… Uzun zamandır ilk kez.

Belki bu bir kaçış değil.
Belki bu, kendime verdiğim küçük bir hediye.

Ve bugün anladım:
Şehrin karmaşasında kaybolduğumu sandığım ben, aslında böyle yerlerde yeniden ortaya çıkmak istiyormuş.

Büyükada’ya geldim ve burada
Dinginlik bana iyi geldi en önemlisi
Kendime iyi geldim.

Bir Ada’da Geçen Zaman was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.