Ivan on pintarest
“Bilmiyorum” Demek Cesareti
“Bilmiyorum” demek çoğu zaman bir zayıflık işareti olarak görülür. Oysa bu üç kelime, farkındalığın ve dürüstlüğün en saf ifadesidir. Hayatın ve bilginin uçsuz bucaksızlığı karşısında insan aklının sınırlarını kabul etmek, aslında bir tür özgürleşmedir. Çünkü her şeyi bilmek imkansızdır; önemli olan, neyi bilip neyi bilmediğimizin farkına varmaktır.
Bilmediklerini Bilmek
“Bilmiyorum” diyebilmek bir seçimdir. Her şeyden önce bir farkındalık meselesidir. Kişi, bilmediklerinin farkına vardığında, onu öğrenip öğrenmemeyi seçme gücünü de kazanır. Başka bir deyişle: Bir şeyi bildiğinizi varsaydığınızda, onun hakkında yeni bir şey öğrenmenin kapısını kapatırsınız. Öğrenmenin önündeki en büyük engel, “Ben zaten biliyorum” cümlesidir.
Bir Motosiklet ve Öğrenilmeyen Bir Ders
Bir gün bir arkadaşım motosikletimi ödünç istedi. İçgüdüsel olarak sordum: “Manüel vitesli bir motosikleti sürmeyi biliyor musun?”
Evet, diye yanıtladı.
“Bilmiyorum” deseydi, ona vites nasıl değiştirilir, boş vites nerede bulunur, debriyajın hassasiyeti nedir anlatırdım. Ama “Biliyorum” diyerek, öğrenmeye karşı bir duvar ördü. Sonuç? Motosikleti olduğu yerden bile kıpırdatamadı. Bu küçük olay, cehaleti kabul etmenin aslında öğrenmek için ne büyük bir fırsat olduğunu gösteriyor.
Tarihi, “Bilmiyorum” Diyebilenler mi Yazar?
Tarihe baktığımızda, hiç kimsenin her şeyi bilmediğini görürüz. Önemli olan, kişinin kendi sınırlarını bilmesi ve o sınırlar içinde büyük işler başarmasıydı.
Napolyon parlak bir strateji dehasıydı, ama onun iyi bir nalbant olmasını bekleyemezdiniz. At nalı çakmayı bilmemek, onu başarısız bir general mi yapar? Elbette hayır. O savaş alanında tarih yazarken, nalbantlık zanaatı ayrı ve hayati bir uzmanlıktı; bunu başkalarına bırakarak saygı gösterdiği bir alandı.
Mozart'ın besteleri asırları aşmıştır, ama bir mide ekşimesini nasıl yatıştıracağını bilmemek onu daha az değerli bir müzisyen mi yapar? Hayır; o vücudun kimyasal reaksiyonlarını değil, müziğin dilini anlıyordu.
George Washington Amerika'nın kurucu babalarındandı, ama bir yumurtayı doğru dürüst kırmayı bilmiyor olabilirdi. Bu, onun liderlik vasıflarını veya tarihi kararlarını küçültür mü? Bunu bir saniye bile düşünmeyiz. O meşgul bir şekilde bir ulus inşa ediyordu.
Bu örnekler gösteriyor ki, hiç kimse her alanda uzman olamaz. Deha zaten belirli bir alanda yoğunlaşmıştır. “Bilmiyorum” diyebilmek, bir alandaki cehaleti kabul etmek, aslında başka bir alandaki bilgimize ve uzmanlığımıza olan güvenin işaretidir.
Bilmemenin Huzuru
Bilmemek bir eksiklik değil, bir başlangıçtır. "Bilmiyorum" demenin huzuru, kendini olduğu gibi kabul etmenin ve öğrenmeye açık bir zihin tutmanın getirdiği iç huzurdur. Bizi “her şeyi bilmek zorunda olmanın” gereksiz yükünden kurtarır ve daha derin, daha odaklanmış bir bilgeliğe giden yola çıkarır.
Hayat cevaplardan değil, sorulardan oluşur. Ve belki de gerçek bilgelik, “bilmiyorum” cümlesini bir zafer olarak görebilmekte yatar. Çünkü ancak o zaman yeni bir şeyler öğrenmek için gerekli alanı yaratırız.
"Bilmiyorum" Deme cesareti was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.