Bi’ Küçük İstanbul Meselesi

İnsanın hayatında, dönüm noktası olarak tanımladığı olayların sayısı, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdır. İşte İstanbul’a atanmak da benim için bu dönüm noktalarından biri oldu.

Tam dokuz aydır İstanbul’da yaşayan biri olarak, bu şehre aşık oldum desem hiç de abartmış sayılmam bence. Tabii ilk aylar şehrin güzelliği pek de umrumda olmamıştı orası ayrı konu.

“Hayat sürprizlerle dolu” diye boşa denmiyor. Seneler önce bana tek başıma başka şehirde bir düzen kuracağımı söyleseler, buna asla inanmazdım. Sanırım kendi potansiyelimin farkında değildim ve bunun için konfor alanımdan çıkmayı tecrübe etmem gerekiyordu.

tren yolculuklarımdan bir kare

Başlangıçta inanılmaz zorlandım. Çünkü daha önce aile evinden hiç ayrılmamış, hatta hayatımda hiç taşınmamış biri olarak şehir değiştirmek benim için neredeyse ölüm gibi bir şeydi. Hele de kalabalık ailede büyümüş ve o kalabalığa alışmış biri olarak yalnız yaşayacak olma fikri bana kabus gibi geliyordu.

Yapamayacağımı düşündüğüm ve vazgeçmeye çok yakın olduğum anlar oldu. Ama yıllardır verdiğim emekleri düşündüğümde, bu kadar kolay bırakmak bana yakışmazdı. Ben de pes etmek yerine devam etmeyi seçtim ve böylece meşhur İstanbul maceram başlamış oldu.

9 Ocak 2025, İstanbul

Sanırım asla unutamayacağım anlardan biri, İstanbul’a gelişimin hemen ikinci günü, bir akşam vakti Üsküdar vapuruna binip Kız Kulesi’ni görmeye gidişimdi. Bir Ankaralı olarak vapurla yolculuk yapmak zaten başlı başına büyüleyici bir deneyimdi. Bir de üzerine çocukluğumdan beri hayran olduğum Kız Kulesi’ni tüm zarafetiyle karşımda görmenin mutluluğu kelimelerle ifade edilemezdi. O an, sanki İstanbul bana ilk kez “Hoş Geldin!” diyordu.

Yalnız yaşamaya alışmaya çalışırken özellikle ailemin ve arkadaşlarımın özlemi çok ağır basıyordu. Kendimi kalabalığın ortasında yapayalnız kalmış kimsesiz bir çocuk gibi hissediyordum. “Evde Tek Başına” filmini izleyenler Kevin karakterini hatırlayacaklardır. İlk kez alışverişten elimde poşetlerle eve dönerken kendimi tam da Kevin gibi hissettim.

Yuva, İstanbul

Bir süre korktuğum için kendi yatağımda değil de televizyon karşısındaki kanepede uyudum. Evde ilk kez böcek gördüğümde ise neredeyse oturup ağlayacaktım. Kardeşimin böcek yakalama yeteneğini ne kadar özleyeceğimi hiç düşünmemişim 🙂

Yalnız yaşamanın başka bir zorluğu da, yetişkin olmanın aslında ne kadar karmaşık olduğunu fark etmekti. Evde eksik olan şeylerin sayısı bitmek bilmiyordu: bulaşık deterjanı, çöp poşeti, tuvalet kağıdı… Daha önce varlığını bile düşünmediğim şeylerin aslında hayatın dönmesi için ne kadar gerekli olduğunu o zaman anladım.

Fakat zamanla yalnız yaşamanın ne kadar özgürleştirici olduğunu fark ettim. Artık başka bir Esra vardı. Bir anda yetişkin olmuştum. Kendi isteklerimi sınırlarımı keşfetme sürecim başladı. Ki bu süreç hala devam ediyor diyebilirim.

İstanbul, Meşhur Kedileri ve Ben

Aile evindeki rolüm evin en büyük çocuğu, sorumluluk sahibi, başarılı bir evlat olmaktı. Ama İstanbul’da kendi istekleri ve fikirleri olan Esra’ydım. Bazen korkutucu olsa da, davranışlarımın sorumluluğunu alabildiğim sürece bu durum bana birçok yeni tecrübe kattı. Kısa süre içerisinde hayata ve insanlara dair o kadar çok şey öğrendim ki…

Aslında üniversiteyi başka bir şehirde okumuş olsaydım İstanbul’a alışmak konusunda bu kadar zorlanmayabilirdim. Ailemi o kadar çok özlüyordum ki hiç üşenmeden her hafta sonu trenle Ankara’ya gidip geliyordum. Bir yandan da İstanbul’daki yeni hayatıma adapte olmaya çalışıyordum. Fakat belki de her şeyin bu kadar zorlu olması bir anlamda beni olgunlaştırdı ve gerçekten kendi başıma bir hayat kurmamı sağladı.

Komik gelecek belki ama başlarda en büyük korkum kaybolmaktı. Ki gerçekten sokakları karıştırdığım, navigasyon olduğu halde kaybolduğum çok an oldu. İçsel olarak da kendimi kaybolmuş hissettiğim anlar oldu. Ama zamanla şunu fark ettim: İnsan, kaybolduğunda aslında kendini bulma fırsatını yakalıyormuş. Meğer kaybolmak da bir nevi keşif sürecinin başlangıcıymış.

18 Eylül 2025, İstanbul

İstanbul bana yeniden başlamanın mümkün olduğunu öğretti. Kimseyi tanımadığım bana tamamen yabancı olan bir şehre taşınıp çok güzel insanlar tanıdım ve gerçek dostluklar kurma fırsatı buldum. Sonunda ya kırılırsam diye düşünüp kalbimi açmaktan korkmadım inadına özgürce yaşadım. İçimde hiçbir pişmanlık ya da keşke kalsın istemedim. Hani Jabbar’ın bir şarkısı var ya “Cesaretsizce Olmuyor” hah işte aynen öyle 🙂

Şimdi geriye dönüp baktığımda “Esra yapamaz” diyenlere inat ne kadar çok şey başardığımı fark ediyorum ve kendimle gurur duyuyorum. Burada geçirdiğim dokuz ayın ardından, iyi ki de yaşadığım tüm zorluklara sabretmişim diyorum. Belki çok yakın bir zamanda daha büyük “iyi ki”ler olacak hayatımda, kim bilir? Mucizelere inanıyorum ve daima inanmaya devam edeceğim. Kendi küçük mucizenizi bulmanız dileğiyle…

Unutmayın, hayat her an yeni bir başlangıç yapmanız için fırsatlar sunar. Önemli olan tüm cesaretinizi toplayıp bu fırsatları kaçırmamak 🙂

Bi’ Küçük İstanbul Meselesi was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.