Kırklı yaşlara geldiğimizde aynaya baktığımız yüzün, birinin annesi, birinin eşi, bir mesleğin uzmanı, Türk, İngiliz, kadın, erkek, Müslüman, esmer, sarışın, zayıf ya da kilolu gibi tanımlarla açıklanamayacak kadar derin olduğunu hissetmeye başlarız. Bu kimliklerin artık bizi tam olarak anlatmadığına dair kuşku giderek artar.
Eğitim tamamlanmış, meslek edinilmiş, aile kurulmuş; maddi dünyaya ait taşlar yerine oturmuştur. Tam da bu sırada, var olan kalıpların üzerimize dar geldiğini hisseder ve sorgulamaya başlarız.
Sorular çoğalır:
“Aynadaki bu yüz gerçekten ben miyim?”
“Ben kimim?”
“O ben nerede?”
Yunus Emre’nin “Bir ben var benden içeri” sözü, içimizde yankılanarak kimlik arayışımızın ilk adımlarını atmamıza eşlik eder. Aynada gördüğümüz yüzün ardında neler olduğunu merak etmeye başlarız. İşte bu merak, gerçek benliğimize uzanan yolculuğun başlangıcıdır. Artık odağımız, görünen maddi dünyanın arkasındaki hakikati aramaya yönelmiştir.
Bu yolculukta bize eşlik eden en önemli isimlerden biri Carl Gustav Jung’dur. Jung’a göre bireyleşme (individuation) süreci, ilk olarak toplum içinde kullandığımız maskelerle, yani persona ile yüzleşmekle başlar. Persona, toplumun görmek istediği benliktir. Bu aşamada kişi, “Ben aslında kimim?” sorusunu derinden duymaya başlar ve şimdiye kadar ne kadar iyi rol yaptığını fark eder. Böylece bütünleşmeye giden kapı aralanır.
Sonra içimizdeki “Gölge” ile tanışma zamanı gelir. Gölge, öfke, kıskançlık, korku, arzu, güç ve yaratıcılık gibi bastırılmış taraflarımızdır. Gölgemizle tanışmak ve onunla barışmak, dönüşümün merkezinde yer alır. Bu dönüşüm bizi içsel zıtlıklarımızla yüzleştirir. Jung’un anima ve animus adını verdiği kadın–erkek enerji dengesi sağlandığında kişi bilge kimliğine, ardından da ruhsal bütünlük ve tamlık mertebesine ulaşır.
Kutsal Anadolu toprakları, bu arayışın peşine düşen velilerin ve kâmil insanların yurdu olmuştur. Yüzyıllar öncesinden bize hâlâ ışık tutarlar.
- Yunus Emre: “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.”
- Mevlânâ Celâleddîn Rûmî: “Sen kendini bir hiç saymadıkça, gerçek benliğini bulamazsın.”
- Şems-i Tebrizî: “Kendini bilmeyen, Rabb’ini bilemez.”
- Hallâc-ı Mansûr: “Enel Hak.”
- Hacı Bektaş-ı Veli: “Bir olalım, iri olalım, diri olalım.”
- İbn Arabî: “Kendini bil; çünkü sen O’sun ve O da sensiz olmaz.”
Tasavvufta kendini bilme yolculuğu yedi aşamada anlatılır:
Nefs-i Emmare (nefsin en ham hâli) ile başlayan mücadele, levvame, mülhime, mutmainne, râdıye, mardıyye ve kâmile mertebeleriyle olgunluğa erişir.
Alevilikte ise kâmil insana ulaşmak Dört Kapı Kırk Makam öğretisiyle açıklanır:
Şeriat Kapısı (12 makam), ahlaki temelin atıldığı ilk aşamadır.
Tarikat Kapısı (8 makam), hizmet, tevazu ve cömertlik yoludur.
Marifet Kapısı (12 makam), kişinin kendini bilip içsel görüyü kazandığı evredir.
Hakikat Kapısı (7 makam), insan ile Hak arasında perdelerin kalktığı son aşamadır.
Hindu düşüncesi ise aydınlanmayı dört aşamada ele alır:
Dharma, doğru yaşam ve etik;
Artha–Kama, arzuların dengesi;
Mokşa yolları, bilgelik, sevgi ve eylem yogaları;
Ve son olarak Samadhi, birlik bilinci ve özgürleşme.
Hristiyanlıkta kâmil insan; Tanrı’nın suretini yansıtan, sevgiyle olgunlaşan, İsa’nın ahlaki özelliklerini taşıyan insandır.
Bu süreç; kutsallaşma, Mesih’e benzemek, ruhun meyvelerini taşımak ve Tanrı ile birlik (theosis) aşamalarından geçer.
Görüldüğü gibi yol ne olursa olsun, tüm öğretilerin amacı benzerdir:
İnsanın içindeki ilahi parçaya, öz benliğine ulaşmak.
Bu noktada artık dışarıdan içeriye değil, içeriden dışarıya doğru bir yolculuk başlar.
Günümüzde insanlar içinde bulundukları kültür, inanç ve yaşam çevresine bağlı olarak çok çeşitli yöntemler kullanarak bu içsel yolculuğu sürdürmektedir. Meditasyon, mindfulness, yoga, nefes çalışmaları, zikir ve dua, Human Design, astroloji, psikanalitik çalışmalar, enerji uygulamaları, psikoterapi, koçluk, gönüllülük, sanat, yazma, okuma, sade yaşam, sağlıklı beslenme ve spor gibi pek çok yöntem bu arayışın araçları haline gelmiştir.
Her birimizin yolu kendine özgü seçimlerle biçimlenir. Bu nedenle bizi birbirimizden ayıran yargılardan uzak durmamızı hatırlatan en güzel söz şüphesiz budur:
“Yol bir, sürek bin…”
Aşk ile.
BEN KİMİM? was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.