Sendika üyesi olma hakkı, anayasal bir haktır; ancak ülkemizde bu hakkın kullanımı çoğu zaman çeşitli engellerle karşılaşmaktadır. Beyaz yakalı olarak tabir edilen çalışanlar, (ofis, yönetim ve idari pozisyonlar) toplu iş sözleşmeleri ve sendikal haklardan çoğunlukla dışlanmaktadır. Bu durum, çalışanların örgütlenme özgürlüğünü kısıtlamakta ve sendikal haklardan yararlanmalarını engellemektedir.
Aslında yakasının rengine bakılmaksızın işveren vekili olup toplu sözleşme masasında işvereni temsil etmeyen tüm çalışanların anayasal bir hak olan sendika üyesi olma hakkı vardır. Buna karşın toplu sözleşmelere konulan “kapsam dışı” ibaresi ile işletmelerde çalışan memur, uzman, muhasebeci, gibi üretim hattında görev almayan ve kendilerine beyaz yakalı denilen kadrolar kapsam dışı adı altında sendika örgütlülüğü ve bunun getirdiği haklardan yararlanamamaktadır.
İşte bu haksızlığa karşı bir mücadele başlatan Hülya Şimşek, 2000 yılında işe girdiği özel bir şirkette muhasebe şefi olarak görev yapıyordu. Uzun yıllar boyunca işini titizlikle yürüttü; ancak toplu iş sözleşmesinden (TİS) ve sendikal haklardan “kapsam dışı” gerekçesi ile yararlanamıyordu. Şimşek bu haksızlığı yargıya taşıdı; fakat mahkeme, başvuru sahibinin beyaz yakalı statüsünü gerekçe göstererek talebini reddetti. Karar kesinleşince, Hülya Şimşek konuyu bu defa Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.
Anayasa Mahkemesi, dosyayı inceledi ve çalışanların lehinde çok önemli bir karar verdi. Kararın gerekçesinde şu ifadeler yer aldı:
“Somut olayda başvurucunun beyaz yakalı çalışan olarak TİS kapsamı dışında tutulduğu anlaşılmıştır. Ancak anayasal bir hak olan TİS’ten yararlanma hakkından başvurucunun mahrum bırakılmasının hukuka uygunluğu mahkemelerce izah edilememiştir. Başvurucu, kapsam dışı personel olarak nitelendirilerek TİS’ten yararlandırılmamıştır. Mahkemelerce yeterli bir gerekçe ortaya konulmaması, sendika hakkının gerektirdiği etkili yargısal inceleme bağlamında devletin pozitif yükümlülükleriyle bağdaşmamaktadır.”
(Karar Tarihi: 20 Mart 2025 Başvuru Numarası: 2022/18821 R.G. Yayın Tarihi ve Sayısı: 22 Eylül 2025 – Sayı 33025)
Bu karar, yalnızca bireysel bir kazanım değil; Türkiye’de sendikal hakların kapsamını genişleten ve beyaz yakalı-mavi yakalı ayrımının sendikal haklardan yararlanma bakımından engel oluşturmayacağını ortaya koyan önemli ve emsal bir örnek teşkil etmektedir.
YAKA AYRIMININ ANLAMI NE
Ülkemizde sendikalı pek çok işyerinde “kapsam dışı” uygulaması sıkça görülmektedir. Bu uygulama ile işverenler, çoğu beyaz yakalı çalışanı toplu iş sözleşmesi kapsamı dışında bırakabilmektedir. Bu çalışanlar, toplu sözleşmenin sağladığı ücret zammı, ikramiye ve diğer sosyal haklardan yararlanamazlar. Ancak işverenler, bu çalışanların dayanışma aidatı ödemesi karşılığında bazı maddi kazanımlardan faydalanmasına izin verebilmektedir.
Bu arada belirtmeliyiz ki dayanışma aidatı ödemek, sendikal hakları yararlanmak anlamına gelmez. Kapsam dışı çalışanlar, sendikaya üye olsalar bile toplu sözleşmenin getirdiği hakları talep edemez ve sendikal haklardan yararlanamazlar.
Anayasa Mahkemesi’nin beyaz yakalı çalışanların toplu iş sözleşmesinden yararlanma hakkını güvence altına alan kararı, Türkiye’de sendikal hakların kapsamını genişleten önemli bir adım olmuştur. Bu karar, yalnızca beyaz yakalı çalışanların değil, tüm çalışanların sendikal haklardan eşit şekilde yararlanabilmesi için önemli bir fırsat yaratmaktadır.
Ülkemizde sendikalaşma oranları genel olarak oldukça düşük seviyelerde kalmaktadır. En son verilere göre, 2025 Ocak ayında Türkiye’de toplam 16.864.733 işçiden 2.524.547’si sendikalı olup, bu %14,97 sendikalaşma oranına tekabül etmektedir. Temmuz 2025 verilerinde ise sendikalaşma oranı %14,02’ye gerilemiştir. Bu veriler, Türkiye’de sendikalaşmanın hâlâ düşük olduğunu ve sendikal yaşamın güçlenmesine ihtiyaç duyulduğunu açık bir biçimde göstermektedir.
Çalışma hayatımıza baktığımızda beyaz yakalı çalışanlar, sendikal haklardan genellikle dışlanmakta ve yalnızca dayanışma aidatı ödeyerek sınırlı haklardan yararlanabilmektedirler. Ancak Anayasa Mahkemesi kararı ile beyaz yakalı çalışanlar, yalnızca sosyal medya grupları veya platformlar üzerinden sınırlı örgütlenme çabalarıyla yetinmek zorunda kalmayacak; sendikalara katılarak toplu sözleşme ve diğer sendikal haklardan yararlanma fırsatına sahip olacaklardır.
Bu gelişme, ülkemizde sendikalaşma oranlarının oldukça düşük olduğu bir ortamda, sendikal yaşamın güçlenmesine ve yaygınlaşmasına da önemli bir katkı sağlayabilir. Özellikle beyaz yakalı çalışanların sendikal yaşama katılımı, sendikaların kapsayıcılığını artıracak ve işçi hareketinin çeşitlenmesine olanak tanıyacaktır. Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi’nin kararı, beyaz yakalı çalışanların sendikal haklardan eşit şekilde yararlanabilmesi için önemli bir dönüm noktasıdır ve sendikal yaşamımızın canlanmasına katkı sağlaması beklenmektedir.