Kaynak (Filmden bir kare)
Nuri Bilge Ceylan’ın Ahlat Ağacı filminde Sinan, askerden döndüğünde içi umut ve gururla doludur. Yıllar sonra kasabasına geri dönerken aklında tek bir hayal vardır: yazdığı kitabın artık okurlarına ulaşması, belki de adının duyulması. Bunun için elindeki tek imkânı kullanır; babasının köpeğini gizlice satıp o parayla kitabını bastırır. Kitaplarını Çanakkale’nin en bilinen kitapçısına bırakır, satılacakları günü bekler.
Ama geri döndüğünde onu hayal kırıklığı karşılar. Kitapçıda kitaplarının kimse tarafından alınmadığını görür. Belki de orada ilk kez, büyük şehirlerdeki hayal ettiği yazar kimliğinin kasabanın sessiz sokaklarında hiçbir karşılığı olmadığını hisseder. Bir umutla sığındığı yazarlık, kimsenin umrunda değildir artık.
Sinan annesinin evine döndüğünde, kitaplarının bodruma, sanki işe yaramaz bir eşya gibi kaldırıldığını hatta küflendiğini de öğrenir. O an içindeki umut yerini sessiz bir yorgunluğa bırakır. Dönüş yolunda kurduğu hayallerin hiçbiriyle karşılaşmaz: ne bir övgü, ne bir ilgi, ne de bir takdir vardır.
Daha sonra annesinden babasının köyde inzivaya çekildiğini öğrenir. (Zaten çalışırken de her hafta sonu köydedir.) Emekli olduktan sonra köydeki dedesinin evinin alt katına yerleşmiştir. Sinan, içindeki kırgınlığa rağmen babasını ziyaret etmeye karar verir. Oraya indiğinde bir köşede duran babasının cüzdanı dikkatini çeker. Merakla açtığında, cüzdanın içinde yerel gazeteden kesilmiş küçük bir haber bulur: kendi kitabıyla ilgili bir yazı.
Kaynak (Filmden bir kare)
İşte o an, Sinan’ın içinde bir şey değişir. Babasının o haberi kesip sakladığını gördüğünde, yıllardır taşıdığı öfke ve küçümseme duygusu yerini bir tür pişmanlığa bırakır. Belki de babasına haksızlık ettiğini, onu yeterince anlamadığını fark eder. Çocukluğunda kahraman olarak gördüğü babanın, yıllar sonra onda yarattığı hayal kırıklığı, o küçük gazete kupürünün içinde erir gider.
Sinan anlar ki, babası onunla hep gurur duymuş, sessizce onu desteklemiş, sadece bunu gösterecek bir yol bulamamıştır. O anda, yılların yükü bir anlığına hafifler.
Sonra Sinan, babasının inzivaya çekildiği kulübeye doğru yola çıkar. Belki de filmin en önemli sahnesi budur. Çünkü orada artık genç bir adam değil, içsel bir yüzleşmeden geçmiş, babasını anlamaya başlamış biri vardır.
Ahlat Ağacı, bir babayı affetmenin, bir oğlun büyümesinin ve sessiz bir sevginin filmidir. Sinan’ın o cüzdandaki küçük kâğıtta bulduğu şey, aslında bütün bir hayatın anlamıdır: görünmeyen bir sevgi, geç fark edilen bir bağlılık.
Ahlat Ağacı: Babaya Dair Bir Sessiz Aydınlanma was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.