Sudanese refugees get off a truck loaded with families arriving at a transit centre for refugees in Renk, South Sudan, on February 13, 2024. © 2024 LUIS TATO/AFP via Getty Images
Günlerce, gecelerce yürüyorsunuz. Silah seslerinden, hatta kurşunların ta kendisinden kaçıyorsunuz.
Kucağınızda çocuğunuz, drone saldırılarından saklanarak ilerliyorsunuz.
Ne yiyeceğiniz, ne içeceğiniz, ne de sığınabileceğiniz güvenli bir yeriniz var.
Bu 3 satır, Darfur’da ve Sudan’ın dört bir yanında sivillerin yaşadığı gerçek.
Sudanese women, who fled the conflict in Murnei in Sudan’s Darfur region, look on while crossing the border between Sudan and Chad, in Adre, Chad, on August 4, 2023. REUTERS/Zohra Bensemra
Şimdilerde şiddetini artıran, ülkenin üçüncü yılına giren acımasız savaşında, siviller kuşatılıyor, hedef alınıyor ve terörize ediliyor. El-Faşir ve Darfur’un diğer bölgelerinde bütün topluluklar abluka altında. Kaçmaya çalışanlar saldırıya uğruyor. Kalanlar ise açlık, şiddet ve hastalıkla karşı karşıya kalıyor.
Kadınlar ve çocuklar doğrudan hedef
Cinsel şiddet; sistematik biçimde cezalandırma, korkutma ve yok etme aracı olarak kullanılıyor.
Kadınlar ve kız çocukları silahlı gruplar tarafından kaçırılıyor; gündüzleri zorla çalıştırılıyor, geceleri saldırıya uğruyorlar, çoğu kez başkalarının gözleri önünde. Birçoğu çocuk yaşta. Tecavüz sonucu hamile kalan kızların bazıları o kadar zayıf ve yetersiz beslenmiş ki, kendi bebeklerini bile besleyemiyorlar.
Fail artık suçunu gizlemiyor. Şiddet o kadar yaygın hale geldi ki, yaşananları kaydetmek bile hayatınıza mal olabilir.
Erkek çocukları da savaşın içine çekiliyor. Son 10 gün içinde çocuklarla dolu üç kamyonun Nyala’ya doğru gittiği bildirildi. Güney Darfur’da çocuklara silah verilip cepheye gönderiliyor. Aileler iz bırakmadan kayboluyor.
Yardım çalışanları da hedefte
İnsani yardım çalışanları da saldırıya uğruyor (Tıpkı Gazze’deki gibi).
Kaçırılıyor, şiddet görüyor, bazen öldürülüyorlar. Silahlı gruplar, yardım kuruluşlarının fidye ödeyebileceğine inanıyor. Yardımın çoğunu, kendi hayatlarını riske atarak yiyecek, su ve koruma hizmetleri sağlayan Sudanlı kadınlar yürütüyor.
Şiddet artık etnik bir boyut da kazandı. Bir yerinden edilmiş kişi şöyle diyor:
Geri dönmem imkânsız. Ten rengimden hangi kabileye ait olduğumu anlayacaklar ve beni öldürecekler.
Dünyanın en büyük yerinden edilme krizi
Sudan şu anda dünyanın en büyük yerinden edilme krizini yaşıyor. 30 milyondan fazla insan acil yardıma ihtiyaç duyuyor; 15 milyon kişi evini terk etmek zorunda kaldı.
Açlık ve kolera hızla yayılıyor. Klinikler yıkılmış, okullar kapanmış, 13 milyon çocuk eğitimden uzak kalmış durumda.
Yine de tüm bu yıkımın ortasında, Sudanlı kadın örgütleri öncülük ediyor. Güvenli alanlar oluşturuyor, şiddet mağdurlarına destek sağlıyor, çocuklara mümkün olduğunca eğitim vermeye çalışıyorlar. Toplumlarını en iyi onlar tanıyor ve ölüm tehlikesine rağmen çalışmalarını sürdürüyorlar. Cesaretleri sadece takdir değil, somut destek de hak ediyor.
“Sessizlik tarafsızlık değildir”
Ancak insani yardım çalışmaları felaket düzeyde yetersiz fonlanıyor. Gerekli kaynağın yalnızca dörtte biri sağlanabilmiş durumda. Acil destek olmazsa milyonlarca insan gıdasız, ilaçsız, barınaksız kalacak. Kadınlar ve çocuklar için koruma ve psikolojik destek finansmanı lüks değil, hayati bir ihtiyaç.
Bu yalnızca bir şiddet krizi değil, aynı zamanda duyarsızlık krizi. Dünya her gün sessiz kaldıkça, daha fazla hayat yok oluyor, daha fazla gelecek siliniyor. Uluslararası toplum, savaş suçları — cinsel şiddet, etnik katliamlar, yardım çalışanlarına yönelik saldırılar — için soruşturmaları desteklemeli.
Sessizlik tarafsızlık değildir. Sessizlik, dehşetin sürmesine izin verir.
‘Dünya artık harekete geçmeli’
Hükûmetler ve bağışçılar, insani yardımı tam olarak finanse etmeli, yardım çalışanlarının erişimini güvence altına almalı. Tüm taraflara, sivillere yönelik saldırıları durdurmaları, kaçanlara güvenli geçiş sağlamaları ve kuşatma altındaki bölgelere yardımın ulaşmasına izin vermeleri yönünde baskı yapılmalı.
İnsani yardım çalışanları ve yerel örgütler, başkaları yaşasın diye hayatlarını tehlikeye atıyor. Dünya onların cesaretine karşılık acilen harekete geçmeli.
En önemlisi, Sudan’ın kadınları ve kız çocukları barışın şekillendirilmesinde yer almalı.
Zaten bugün bile, kaosun ortasında örgütleniyor, sığınaklar kuruyor, yeniden inşa ediyorlar. Onların cesareti, Sudan’ın hala olabileceği ülkeye dair bir umut ışığı yakıyor.
Not: Sudan’da uzun süredir orduyla kanlı çatışmalara giren HDK, ABD öncülüğündeki Dörtlü Grup’un sunduğu insani ateşkes teklifini kabul etti.
Fakat bu bölgedeki saldırıların durduğunun bir göstergesi değil. (Henüz)
Gazze ve Lübnan’da deneyimlediğimiz üzere, ateşkesler artık sanıldığı gibi işlemiyor. Belki de bu İsrail’e özgü bir durum… Hep beraber göreceğiz
Kaynak: Al Jazeera
Adı Sessizlikti: Sudan’ın Duyulmayan Çığlığı was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.