Trump ile Xi’nin Busan’daki buluşması hem iki ülke ekonomilerinde hem de küresel piyasalarda merakla bekleniyordu. Görüşme sonrasında açıklanan anlaşma, kalıcı bir uzlaşıdan çok, iki tarafın da kendi iç dengelerini gözeterek zaman kazanmaya çalıştığı bir “ticaret ateşkesi” olarak öne çıktı.
Trump açısından anlaşma, yaklaşan seçimler öncesinde özellikle Orta Batı’daki çiftçilere ve sanayi kesimine “Çin yeniden bizden alım yapıyor” mesajını verme fırsatı sundu. Çin’in ABD’den tarım ürünü ithalatını artırmayı kabul etmesi, Trump’a hem tarım lobisinden destek hem de enflasyon baskılarını hafifletme imkânı sağladı. Xi cephesinde ise amaç, tırmanan ticaret ve teknoloji savaşının deflasyonla boğuşan Çin ekonomisine verdiği zararı sınırlamak, aynı zamanda uluslararası yatırımcılara “Çin hâlâ işbirliğine açık” mesajını vermekti. Ancak Pekin, bunu yaparken gücün dengesini korumaya özen gösterdi.
Busan’da varılan ateşkes, kapsamlı bir ticaret anlaşmasından ziyade bir yıllık geçici adımlardan oluşuyor. ABD, Çin’den ithal edilen ve fentanyl üretiminde kullanılan kimyasallara uyguladığı %20’lik ek tarifeyi %10’a düşürmeyi kabul etti. Çin, stratejik öneme sahip nadir toprak elementlerinin ihracatına getirdiği kısıtlamaları bir yıl erteledi; bu, akıllı telefonlardan elektrikli araçlara kadar pek çok sektörde tedarik zincirinin şimdilik kesintisiz devam etmesini sağladı. Ancak Pekin bu kozunu tümüyle bırakmadı, sadece geçici olarak rafa kaldırdı. Ayrıca Çin, ABD’nin 301. Madde soruşturmasına misilleme olarak uyguladığı Amerikan tarım ürünleri tarifelerini bir yıl askıya aldı. Bu adım, özellikle soya fasulyesi üreticileri için önemli bir rahatlama anlamına geliyor.
Bu adımlar iki taraf arasında “yeni bir başlangıçtan” ziyade, karşılıklı çıkarların korunmasına dayalı bir geçici uzlaşmayı temsil ediyor. 2018’den bu yana süren ticaret savaşının tahribatı büyük ölçüde sürerken, temel stratejik güvensizlik hâlâ derin. Washington, yapay zekâ ve yarı iletken teknolojilerinde tavizsiz bir çizgi izliyor. Busan görüşmelerinde bu konu gündeme gelse de, ABD özellikle Nvidia’nın yeni nesil Blackwell çiplerinin Çin’e satışına ilişkin kısıtlamaları gevşetmeye yanaşmadı. Aynı şekilde Pekin de Tayvan meselesini masaya taşımayarak, egemenlik konularında geri adım atmayacağını gösterdi.
Nihayetinde, Busan’daki anlaşma, tarafların birbirine duyduğu güvenin son derece zayıf olduğu bir dönemde atılmış geçici bir adımdan ibaret. Trump, içeride ekonomik rahatlama ve siyasi puan peşinde; Xi ise ekonomisine zaman kazandırmak istiyor. Ancak bu ateşkes, Tayvan Boğazı’nda yaşanabilecek bir askerî gerilim ya da Washington’dan gelebilecek yeni bir teknoloji ambargosu ile kolayca dağılabilir.
Kısa vadede tansiyonu düşüren bu anlaşma, uzun vadede ABD ile Çin arasındaki ekonomik ve teknolojik rekabetin tüm hızıyla süreceğini gösteriyor. Nitekim Çin hükümeti daha bu hafta, yerli çip endüstrisini desteklemek amacıyla ülkenin büyük veri merkezlerinin enerji maliyetlerini yarı yarıya düşüren bir teşvik paketi açıkladı. Nvidia gibi yabancı tedarikçilerin ürünlerini kullanan tesisler bu destekten yararlanamayacak. Bu adım, Çin’in kendi yarı iletken ekosistemini güçlendirme konusundaki kararlılığını gösteriyor.
Financial Times ve MIT Technology Review ortak analizine göre, yapay zekâ yarışında Çin, patent sayıları, akademik yayınlar ve model verimliliği gibi ABD’nin geleneksel üstünlük alanlarını adım adım zorlamaya başladı. ABD hâlâ yarı iletken teknolojisinde önde, ancak Çin “daha az kaynakla daha çok iş yapma” kabiliyetiyle farkı kapatıyor. DeepSeek-V3 ve Alibaba’nın Qwen serisi gibi açık kaynaklı modeller, verimlilik açısından ABD’deki tescilli sistemlerle yarışır hale gelmiş durumda.
İki ülkenin teknoloji felsefelerinin de giderek ayrıştığını izliyoruz. ABD, kapalı ve lisanslı sistemlerle yeniliği ticarileştirmeye odaklanırken; Çin, eğitimden kamu yönetimine, lojistikten finansa kadar açık modellerin yaygın kullanımını teşvik ederek yapay zekâyı toplumsal ölçekte içselleştiriyor. Xi yönetimi içerde ekonomik yavaşlamaya rağmen yapay zekâyı “yeni büyüme motoru” olarak konumlandırıyor.
Dolayısıyla Busan’daki “ateşkes”, ticari cephede geçici bir duraksamayı ifade ederken, teknoloji sahnesinde çok daha büyük bir güç mücadelesinin sessizce derinleştiği bir dönemin başlangıcı olarak okunmalı.