Nice çağların eskitemediği, dillerden düşüp de yine gönüllerde yankısını bulabilen o kadim kelime..
Sıradan kulakların hoyratça tükettiği manasına sakın aldanmayın; zira burada sözünü ettiğim, gündelik heveslerin ucuz pırıltısında tükenen 'ŞEY' değildir. Benim kastım, insan ruhunun derinlerinde bir ihtimal hâlâ yanmakta olan o esrarî cevhere dair..
Peki neydi bu? yankısı bile insanın içini titreten?..
Mecnun’u çöle süren kimdi? Leylası mıydı gerçekten, yoksa içsel yolculuğun bir tezahürü, bir çağrısı mıydı?..
Çölde onu yalnız bırakan Leylası değilse, onu çöle mahkûm eden hangi sırdı?..
Ve Mecnun’un Leyla’yı gördüğü hâlde tanıyamaması… Bu bir unutuş muydu yoksa daha büyük bir hatırlayış mı?..
Bu aşk insanı nasıl olur da hem bildiğinden uzaklaştırır hem de hiç bilmediği bir hakikate yaklaştırır?
Hangi yol, insanı sevdiğinden koparıp sevginin özüne sürükler?
Zaman, insanın gönlünde neyi değiştirir?
Aynı yüz, aynı isim, aynı hikâye… Fakat bakan göz artık başka bir göz olur da, o hâlde görülen şey de başka bir şeye dönüşür..
Bir suret ne kadar zaman taşır sahibinin anlamını? Ve bir gün o anlam kabuğunu kırdığında, geriye hangi hakikat kalır?
Aşk dediğimiz şey, görünene mi bağlıdır yoksa görünmeyenin ince bir perdesi midir?
Ve insan, hangi eşiğe vardığında artık sevgiliyi değil, sevgiliden taşan o büyük varlığı görmeye başlar?
Belki de aşk, görünüşlerin içinden geçip onların ardındaki asıl kapıya ulaşma çabasıdır..
Belki de uçsuz bucaksız bir çöldür o kapı;
Kim bilir, belki de en büyük çöl insanın içindedir de, biz farkına varmayı hep en sona bırakırız.
Ve sorular çoğaldıkça, insan kendini tuhaf bir boşluğun ortasında bulur:
Sevdiği kimdir?..
Aradığı nedir?..
Kaybettiği nerede kalmıştır?..
Yoksa bütün kayıplar, insanı aslına doğru çeken gerçekler midir?..
Aşk…
Dile kolay, gönüle ağır.
Hem yakan hem serinleten; hem unutturan hem hatırlatan; o derin yolculuk.
Belki de asıl soru şuydu:
Aşk mıdır beşeri o çöle sürükleyen, yoksa beşer midir aşkı kendi çölüne davet eden?
Cevabı bilene aşk olsun.
Bilmediğini sanana daha büyük
a ş k . .
a ş k . . was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.