6 Şubat depremlerinin üzerinden bin gün geçmesine rağmen, depremzedeler hâlâ konteynerlerde yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Adıyaman’da K19 Konteyner Kenti’nde kalmaya devam eden Didar Yıldırım, “Burada kalmaktan biz de memnun değiliz ama mecburiyetten bir şekilde yaşamaya çalışıyoruz” ifadesini kullandı.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un, kasım ayı sonuna kadar deprem bölgesindeki tüm konteynerlerin kaldırılacağına yönelik geçtiğimiz aylarda yaptığı açıklama ile AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konteynerlerin Gazze’ye gönderilebileceğine ilişkin açıklaması deprem bölgesinde yaşamını hâlâ konteynerlerde sürdüren depremzedelerde tedirginliğe neden oldu.
6 Şubat 2023 depremlerinde 8 bin 561 kişinin hayatını kaybettiği Adıyaman’da 147 bin 700 konut depremden etkilendi. 6 Şubat’tan sonra meydana gelen depremin ardından Adıyaman’da 55 konteyner ve prefabrik kentte 30 bin üzerinde aile ve yaklaşık 117 bin kişi yaşıyordu. Bazı konteyner kentlerin boşaltılması ve kaldırılmasına rağmen halen onlarca konteyner kentte yaşam devam ediyor.
“ŞU ANDA SAĞLIK HİZMETİ ALAMIYORUZ”
Adıyaman’da K19 Konteyner Kenti’nde kalmaya devam eden depremzedeler ANKA Haber Ajansı’na konuşarak, yaşam koşullarını anlattı. Ebru Akarsu, “2,5 yıldır konteynerda yaşıyorum. Depremin ilk zamanlarında sokakta kaldık, sonra çadır ve konteyner süreci başladı. Zaman ilerledikçe, süre uzadıkça konteynerlar yaşanmaz bir hal aldı. Dışarının gürültüsü, insanların dip dibe olması, çok sıkıntılı bir dönem oldu” dedi. Akarsu, şunları kaydetti:
“Halen burada olmamızın en önemli sebebi evlerin hala hazır olmayışı. Birçok insan yerinden dönüşümcü. TOKİ’de evi hazır olmayanlar hala burada. Müteahhitler işi uzattıkça insanlar gidecek yer bulamıyorlar. Kiracıların da derdi çok büyük. Hem kiralık ev yok, olanlar da inanılmaz pahalı. İnsanların bütçelerini çok aştığı için hepimiz burada bekliyoruz. Şu an asgari ücretli, emekli, çıkın deseler bile kiraları ödeyecek kimsenin bütçesi yok. Çok plansız bir şekilde konteyner kentler boşaltıldı. Memurlara, emeklilere 3 gün içinde tebligat gidip 1 hafta içinde konteynerları boşaltın, aksi takdirde elektrik ve su kesilecek dediler. İnsanlar paldır küldür ev aramaya başladı. Bir çoğu deprem görmüş eski binalara geçmek zorunda kaldı. Bir kısmı TOKİ’lere taşındı ama burada inanılmaz mağduriyetler yaşandı. Biraz daha organize olabilirdi konteyner kentlerin boşaltılması. Hepimiz normal hayatlara dönmeyi istiyoruz ama bunun bir altyapısı olmalıydı. Birçok konteyner kent kapatıldı, orada hizmet veren sağlık ocakları kapatıldı. 3-4 kilometre uzağımızdaki sağlık ocağına kaydımız yapıldı. Sınıfların birçoğu birleştirildi, tek öğretime geçildi. Ortaokul ile ilkokul öğrencileri, aynı binanın içinde eğitim görüyor. Biz şu anda sağlık hizmeti alamıyoruz. Burada bir sürü yaşlı ve hasta insan var. Bunların ilacına erişimi, ilaç yazdırması pek mümkün olmuyor. Eğitim zaten yerlerde.”
“MECBURİYETTEN YAŞAMAYA ÇALIŞIYORUZ”
Didar Yıldırım ise yaptığı açıklamada, “2 seneden beri konteyner kentte kalıyoruz. 4 kişi kalıyorum ailemle birlikte. Biz kiracıydık deprem olmadan önce, deprem anında evimiz yıkıldı, enkaz altında kaldık. Başka bir evimiz ya da kalacak bir yerimiz olmadığı için burada kalmak durumunda kaldık. Konteyner kentler boşaltılırsa İndere’den kiralık bir ev tutmayı düşünüyoruz, merkezde kalmak istemiyoruz, içimizde deprem tedirginliği mevcut” dedi.
Yıldırım, “4 yetişkin kalıyoruz 21 metrekare alanda. Kıyafetlerimiz dolaba sığmıyor. Evimiz yıkıldığı için birçok eşyamız yoktu. Kız kardeşim üniversite sınavına hazırlanıyor. Alanımız kısıtlı olduğu için evde ders çalışamıyor. Ben de yüksek lisans için ALES’e hazırlanıyorum, ben de ders çalışamıyorum çünkü alan maalesef küçük. Bu tür zorluklar yaşıyoruz. Burada kalmaktan biz de memnun değiliz ama mecburiyetten bir şekilde yaşamaya çalışıyoruz. Devletten beklentim, kiracılara en azından bir hak sahipliği verilmesi” ifadesini kullandı.